NUMAN KURTULMUŞ İKTİDARI İSRAİLE DUYARLI ELEŞTİRİYOR

Başbakan Erdoğan da tıpkı Başbakan Özal gibi ABD Yahudi Lobisi ve Türkiyeli İsrail dostlarının yönlendirmesi, desteği ve himayesi sayesinde partisini kurdu, seçim kazandı ve iktidar oldu.

Turgut Özal 12 Eylül 1980 askeri darbe sürecinde Millî Görüş’ün kapatılan ikinci Partisi Millî Selamet’in kadrolarını, seçmen kitlesini, siyasetteki başarılarını ve itibarını sermaye olarak kullanıp 4 eğilimin birleştirilmesi denilen siyasi mühendislik projesinin gerçekleştirilmesi ile Türkiye’nin siyasi hayatında geleneksel İttihat ve Terakki çizgisinden sapma göstererek yeni bir yaklaşım sergiledi. Bu yüzden de İttihatçı geleneğin partileri olan CHP ve Adalet Partisi tarafından şiddetli eleştirilere muhatap kılındı.

Keza Başbakan Erdoğan da konulmuş adıyla 28 Şubat 1997 post modern darbe süreci içerisinde Millî Görüş’ün kapatılan 3. Partisi Refah ve 4. Partisi Fazilet’in kadroları, seçmen kitlesi ve geleneksel misyonunu siyasi sermaye yaparak, özellikle de zımnen de olsa Erbakan’ın 54. Hükümetteki büyük başarısının referansı ile seçimi kazanıp geleneksel İttihatçı çizginin dışında yeni bir yaklaşım sergiledi.

Turgut Özal’ın ANAP’ı Millî Görüş Partisi Millî Selamet’in takriben % 13’lük oyunu %3’e düşürürken; Recep Tayip Erdoğan’ın AKP’si Millî Görüş Partisi Refah’ın %22’lik oy oranını %2,5 düzeyine düşürdü. Görüldüğü üzere her iki parti de Millî Görüş’ün birikimini kullanıp neredeyse dibe vurmasına yol açtı.

Buna karşın her iki Başbakan da Erbakan’dan çok, desteği ve himayesi sayesinde iktidar oldukları Yahudi’nin düşmanlığa varan şiddetli muhalefetine muhatap oldular. Erbakan önceleri çok yüklendiği Başbakan Özal’ı Cumhurbaşkanı olarak vefat ettiğinde hem Ankara Kocatepe Camiindeki hem de İstanbul’da Fatih Camiinden defnedildiği mezarına kadarki süreçte yapılan cenaze namazı ve kortejine o sıralar hızlı bir yükseliş trendine giren Refah Partisi kalabalığını da alarak eşine rastlanmamış görkemli bir son uğurlama törenine vücut verdi.

Oysa Özal’a yönelik yıpratıcı kampanyalar nedeniyle cenaze töreninin oldukça sönük geçebileceği düşünülüyordu. Erbakan o zaman İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayip Erdoğan’ı yanına alarak Refah Partisi’nin bütün varlığı ile Özal’a ihtişamlı bir son uğurlama töreni yapılması için elinden geleni yaptı.

Erbakan, Başbakan Erdoğan’a yönelik de ilk günlerdeki sert eleştirilerini giderek büyük oranda azaltarak neredeyse sıfır noktasına getirmiş bulunuyor. Hatta dolaylı olarak yaptığı bazı doğru işleri sahiplenerek Millî Görüş’e mal ediyor.

Yahudi, Erbakan ve Millî Görüş’ün önünü kessin diye destek verdiği Turgut Özal’a Başbakanlığı sırasında suikast girişiminde bulundu. Kardeşi Korkut Özal bu suikastın arkasındaki kişinin Hürriyet’in eski patronu Erol Simavi olduğunu ağabeyinin kendisine söylediğini açıkladı. Erol Simavi’nin Selanik Göçmeni bir Dönme yani Sabetayist olduğu biliniyor. Yahudiler Başbakan Özal’a olduğu gibi Başbakan Erdoğan’a şu anda düşmanlık düzeyinde şiddetli muhalefet yapıyorlar. Birçok suikast girişimine Başbakan Erdoğan’ın da muhatap olduğu biliniyor.

Başbakan Özal ve Başbakan Erdoğan başlangıçta Erbakan’ın önünü kesmek için büyük destek aldıkları Yahudi ve dostları ile kanlı-bıçaklı oldular. Erbakan ile ise ilk başlarda kavgalı ama giderek artan oranda barışık bir seyir sergilediler.

El-Aziz olarak bu durumdan daima şöyle bir sonuç çıkardık. Erbakan ve Millî Görüş’ün her defasında önü kesiliyor ve iktidar olmasına dünyada izin verilmeyeceği izlenimi doğuyor. Bu durumu fırsata çevirmek isteyen Millî Görüş içinde sivrilmiş siyasetçiler iktidarın Yahudi ile işbirliği yapmaktan geçtiğini düşünüp ihanet ediyorlar.

Ancak iktidar olduklarında gerçekte Türkiye yönetiminin Erbakan’ın kontrolünde olduğunu görünce teslim olup Yahudi’ye sırt çeviriyorlar. Erbakan kendisine yapılan ihaneti her seferinde af ederken, Yahudi ise töresini uygulayıp her defasında kalemlerini kırıyor!

Başbakan Erdoğan Erbakan’ın bile ortaya koyamadığı kadar bir İsrail aleyhtarlığını ve Siyonizm karşıtlığını sergiliyor. Buna karşın Numan Kurtulmuş Millî Görüş Partisi Saadet’in Genel Başkanı olarak Başbakan Erdoğan’a karşı tam bir İsrail duyarlılığı ile çok ince ve yönlendirici bir muhalefet sergiliyor. Numan Kurtulmuş’un bu ince siyasete çok fazla aklının ermeyeceğini düşündüğümüz için derin bir odakça yönlendirildiği şeklinde değerlendiriyoruz.

Numan Kurtulmuş’un nasıl bir İsrail duyarlılığı içerisinde hareket ettiğini anlayabilmek için Siyonist politikaların konjonktürel stratejilerini iyi izleyip bilmek gerekiyor. Örneğin İsrail daha önceleri Başbakan Erdoğan’ın tribünlere yönelik bir İsrail karşıtlığı sergilemesine karşın işbirlikçisi olduğu temasını işliyordu.

Numan Kurtulmuş da bu stratejiye paralel şekilde Başbakan Erdoğan’ın İsrail karşıtı söylem ve eylemlerinde samimi olmadığını kanıtlamaya yönelik bir çaba içerisine giriyordu. Ancak bu amaçla iktidarı eleştirirken yerine getirmesini önerdiği girişimlerin İsrail yararına sonuç verecek şeyler olmasını gözetiyordu.

Örneğin, diplomatik ilişkileri alt düzeye indirmek, OECD üyeliğini veto etmek, İsrail’e verilen savunma ihalelerini, Yahudi işadamlarının kazandıkları ihaleleri iptal etmek gibi… Oysa bunlar sanıldığı gibi İsrail’e zarar verebilecek yaptırımlar değil, hatta aksine işine de yarayabilir.

İsrail’e en ciddi anlamda etkileyen, siyasi stratejilerini sonuçsuz bırakan yaklaşımlardır. Örneğin Türkiye’nin İran ve Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmesi, ABD ve AB ile ilişkilerini İsrail vesayetinden çıkarmasıdır.

İsrail’in Türkiye’ye ilişkin İran politikası şudur: İstiyor ki Türkiye-İran ilişkileri olabildiğince kötü olsun ki açıktan Türkiye’yi, el altından İran’ı desteklesin. Sonuçta her iki ülkeye de istediklerini yaptırsın. Ama Türkiye buna izin vermiyor. Aslında İran Türkiye’nin rakibi olan tek Müslüman ülkedir. Bu da İsrail’in İran’a yüklediği bir misyondur.

İsrail’in örtülü desteği olmadan İran’ın nükleer silah yapması da sahip olması da mümkün değildir. İsrail İran’ı nükleer silah sahibi yaparken Türkiye’yi paradoksal olarak bunu engellemeye zorluyor. Bu amaçla ambargo koydurup Türkiye’yi zarara sokmaya çalışırken el altından bizzat Yahudi firmalara deldirmeyi hesaplıyor. Nitekim bugüne kadar İran’a yönelik ambargoları hep Yahudi firmalar deldiler.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki stratejisi ise şöyledir... Türkiye, İsrail’in tavassutu olmadan Ermenistan ile ilişkiler konusunda parmağını bile oynatmasın. Daima kanlı-bıçaklı olsunlar ki kendi politik çıkarları doğrultusunda her iki tarafı da vesayet altına alıp alabildiğine istismar etsin. Nitekim Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin kötü olmasında tek kazanan İsrail olmuştur.

İsrail Türkiye’nin ABD ve Avrupa Birliği ile de ilişkilerini olabildiğince bozup kendi tavassut ve kontrolüne almayı öngörüyor. ABD yönetimi ile doğrudan ilişki kurmaya çalıştığı için Başbakan Erdoğan’a yönelik içeriden ve dışarıdan sürekli yıpratıcı kampanyalar başlatmıştır.

AKP iktidarı ABD ile başarılı ilişkiler kurdu mu; Türkiye’deki işbirlikçilerini kullanarak ABD uşaklığı olarak bunu lanse ediyor. İsrail tavassutu ile sağlanan ilişkiler ise işbirlikçilerince başarılı diplomasi olarak takdim ediliyor.

Şimdi bu incelikler dikkate alındığında Numan Kurtulmuş’un ABD, AB, İran, Ermenistan politikaları bağlamında İsrail’in işine gelen yaklaşımları sergilediği kolayca fark edilebiliyor.

İsrail, Suriye-Türkiye ilişkilerinin kontrolünden çıkmasına da çok bozuluyor. Çünkü eskiden Abdullah Öcalan’ı Şam’da MOSSAD’a angaje olduğu bilinen Suriye Mahaberat’ı himayesinde korurken; sonra aksine Türkiye İsrail ve Suriye arasında arabuluculuğa soyunacak noktaya geldi. Bunu asla hazmedemeyen İsrail kanlı Gazze saldırısı ile Başbakan Erdoğan ve Türkiye’yi küçük düşürmeye çalıştı ama yaptığına pişman edildi.

İHH’nın Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ve müteakip gelişmeler sürecinde İsrail Başbakan Erdoğan’ı bu kez Ahmedinejad’laştırmaya, fanatik bir İsrail ve Yahudi düşmanı imajını yapıştırmaya çalışıyor. Böylece Başbakan Erdoğan’ın hiçbir konuda makul hareket etmediğini, hep aşırı ve ideolojik bir tutum sergilediğini herkese kabul ettirmek istiyor.

Numan Kurtulmuş son günlerde de Başbakan Erdoğan’a yönelik bu imajın tutması için eleştirilerini ayarlayıp buna yöneltiyor. Oysa Başbakan Erdoğan’ın tam da İsrail’in istediği gibi bu imajı oluşturup fanatik bir İsrail karşıtı şeklinde hemen her konuda çıkıntılık yapması çok yanlıştır. Başbakanı böyle bir yol izlemeye iç politika argümanları ile zorlamaya çalışıyor.

İsrail ile ilişkilerde sadece etkili sonuçlar doğurabilecek, önemli stratejik konularda aykırı bir yol izlenmelidir. Önemsiz konularda gerekirse jestler de yapılmalıdır. Bu jestler iç politikada muhalefet tarafından eleştiri malzemesi yapılmamalıdır.

Sonuç olarak Numan Kurtulmuş’un izlediği politikalarla gerçekte kime hizmet ettiğini her konu bazında ele alıp değerlendirmek sağlıklı sonuca götürmez. Bu yüzden esas olan güvendir. Bu güven sarsıldığı zaman ne yaparsa yapsın hayırlı sonuç vermez.

Numan Kurtulmuş’a güven için ise olmazsa olmaz şart Erbakan’ın eksiksiz destek ve itimadına mazhar olmasıdır. Millî Görüşçülerin bu saatten sonra Erbakan’dan başka güven duyabilecekleri başka hiç kimse yoktur. Tek ölçü Erbakan’ın referansıdır. Erbakan dışında bir mihenk taşı olamaz.

Sayı: 609

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar El-Aziz Editör - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

05

murat türker - hala numanın ne yapmak istediğini anlamayanların varlığına inanmak çok zor,ya insanları enayi yerine koyuyorlar yada kendileri enayi ki hala numanı ve yaptıklarını anlamıyorlar,başka alternatif yok.allah basiretlerini açsın,allah ıslah etsin.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 09 Haziran 02:02
04

Yusuf Erener - Mehmet Terzioğlu – 28 Şubat sonrası o zaman Refah Partisi milletvekili olan Aydın Menderes ekranlar karşısında Erbakan ülkeyi boşuna maceraya sürükleme senin arkanda kimse yok dedi. Ve gerçekten de ne bir parti yöneticisi, ne bir milletvekili, ne bir teşkilat mensubu çıkıp da hayır öyle bir şey yok biz Erbakan’ın arkasındayız demedi… Kaldı ki Yahudi’nin parlatıp partiyi bölmek için kullandığı her insanın arkasında parti yönetimi ve tabanının tamamına yakınının saf tutması da Erbakan’ın camia içerisinde gerçek anlamda hiç tanınmadığını gösterir. Erbakan her zaman tek başına ordu ve komutan olmuştur. O yüzden her yönüyle onu ölçü almak ona göre davranmak gerekir. Numan ile ilgili bir tavır belirlenecekse de yine Erbakan’ın tavırlarını ölçü almak şarttır. Numan’ın seçileceği kongre öncesinde aylardır bir aday aranmasına karşın son haftada isminin açıklanması Numan’ın Erbakan tarafından benimsenmeyip yönetimin dayatması sonucu kerhen onaylandığının bir kanıtıdır. Kaldı ki gerek kongrede gerekse Erbakan’ın Numan ile katıldığı diğer etkinliklerde Erbakan’ın Numan’ı onaylamadığı hem sözleriyle hem de davranışlarıyla aşikârdı… Zaten Numan da çok sinsi hareket etmeyip yeni bir paradigma, yeni bir söylem, yeni bir üslup getireceğini, vesayet kabul etmeyeceğini, Erbakan’ın kendisini bağlamadığını söyleyip geziyordu, hala da söylüyor. Durum böyleyken Numan’a karşı çıkmak Erbakan’a itaatin Numan’a yandaş olmak ise Erbakan’a ihanetin bir işaretidir artık.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 09 Haziran 02:02
03

mehmet terzioğlu - arkadaşlar size kalsa erbakan hocamızdan sonra sizden başka milli görüşçü yok ama yanlış düşünüyorsunuz bide numan kurtulmuş erbakan hocamız tarafından o makama getirilmiş biri eğer buna karşıysanız erbakan hocayada karşısınızdır ayrıca numan başkanımız erbakan hocamızdan sonra o koltuğun hakkını veren değerli şahsiyetlerden biridir

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 09 Haziran 02:02
02

yusuf ayyıldız - İHH’nın Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ve müteakip tepkilere baktığımız zaman,içimizdeki ve dışımızdaki(!)(Pensilvanya)İsrail İşbirlikçisi olanlarıda alanen deşifre etti.Türkiye’yi savaşa sokmak isteyen Siyonist İsrail’le aynı dileği ifade eden ve aynı safta yeralan Numan Kurtulmuş’unda devleti yönetme kapasitesine de böylece öğrenmiş olduk.Savaş tamtamları yapan işbirlikçi yazar-çizer takımıyla aynı safta duran Numan Kurtulmuş’un İsrail’e yönelik zoraki yaptığı eleştireler ise,kaçılnılmaz bir durumun sonucudur.Zaten Milli ve gayri Milli olanda bu vahim olaya tepkisini verdi.İshak Alaton bile,yapılan bu saldırının Yahudi zekasına hakaret(!)olduğunu söyledi.Neymiş efendim;’’Türkiye derhal Deniz ve Hava kuvvetlerinden donanmalar göndermeliymiş.’’Diyor Numan Kurtulmuş…Dünya yerinden oynadı,tüm Türkiye ayağa kalktı.Ama ağzında daha’’ Siyonizm’’ diye bir kelime çıkmadı.SP’nin Çağlayan ve Ankara’da düzenledikleri miting, SP’nin değil de sanki;Sivil Toplum Kuruluş’larının düzenlediği mitinge dönüştü.Erbakan Hoca’nın canlı bağlantıyla katılarak yaptığı konuşmadaki vurgularından,bu mitingin SP ve Milli Görüş’ün mitingi olduğunu anladık.Yahudi öyle bir düzen kurmuş ki;Dünya’da alehine ciddi bir tepki ve bu tepkilerin sonucunda bir oluşum varsa bunuda kendi işbirlikçilerine yaptırarak toplumun ve aşırı tepkilerin gazını alıyor.Numan Kurtulmuş ve işbirlikçilerinin yaptığı tepkide buna benziyor.Hem toplumun gazını almak,hemde bu olaydan siyasi rant elde etmek...

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 09 Haziran 02:02
01

mesud akgül - Kocaeli Çayırova İlçesi Yeni Mahalle Temsilciliği için yapılan istişare toplantılarında İsmail Ayyıldız isminde mutabık kalınır.Zaten Ayyıldız Ailesi mahallede atadan Milli Görüşçü olarak bilinen tanınmış bir Ailedir.Uzun yıllardır Milli görüş teşkilatlarının her kademesinde sadakatle görev almış ve hizmet ettikleri için doğal larak bu göreve atanmaları için gerekli liyakatede sahiptirler.Mahallenin ileri gelenleri Çayırova İlçe Teşkilatına istişare sonrası çıkan ismi bildirirler.Ancak haftalar geçmesine rağmen İsmail Ayyıldızın ataması bir türlü yapılamaz.Sonra İlçe başkanının devreye girmesi ile toplantı üstüne toplantı yapılır ancak bir netice alınamaz.Yenimahalle SP açısından önemli ,değerli ve çok kıymetli bir konuma sahiptir. Bu konumunu birincisi nufus olarak dolayısı ile seçmen olarak çok kalabalık olmasına , bir de RP ve FP dönemlerinde Mili Görüşün en güçlü olduğu ,en fazla oy aldığı seçmenlerin bu mahallede ikamet etmesine borçludur.Sonradan Çayorıva İlçe Teşkilat Başkanı ile bir araya gelen İsmail Ayyıldıza başkan açıkça"Kardeşim sen El-aziz gazetesine abonesin ve El-azizci olarak biliniyorsun.Eğer bu gazeteyi okumaktan vaz geçersen seni göreve getiririz" teklifini yapar ve ağzındaki baklayı çıkarır.İsmail Ayıldız bunun üzerine" 2002 seçimlerinde partiden istifa edip,yaptığı basın toplantısında açıkça Erbakan Hocayı suçlayan,sonraki yıllar ise İslami sol diye bir parti kurmanın çalışmasını yapan,davaya ihanet etmiş olan Bekaroğlunu İstanbuldan B.B.Başkanlığına aday gösterdiniz.Teşkilatlarda bunu kabullendi.El-aziz gazetesine düşmanlık edip Bekaroğlunu kabullenen bir teşkilatta zaten görev almam mümkün değil" deyip teklifi reddeder.Sonradan İlçe Teşkilatında yönetim kurulu üyesi olan bir başka teşkilat mensubu İsmail kardeşimizle karşılaştığında şu tarihi itirafı yapar."İsmail olay bildiğin gibi değil.Bizzat Genel Merkezden gelen talimat var. El-aziz gazetesi okurlarından hiç birisi teşkilatlarda kesinlikle barındırılmayacak vebunlara en ufak bir görev dahi verilmeyecek şeklinde bize emir geldi.Bu yüzden sana görev veremedik" .Evet Milli Görüşçü kardeşlerim.İşte sizlere Numan Kurtulmuşun paradigmasının gerçek yüzü bu.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 09 Haziran 02:02


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler