ZİNA MANŞETLERİ ATAN MİLLî GAZETE KIZLI-ERKEKLİ EVLER KONUSUNDA SUS-PUS!

Zina Manşetleri Atan Millî Gazete Kızlı-Erkekli Evler Konusunda Sus-Pus!

Görevi ne olursa olsun işinde samimi olmayan, inançla yapmayan, tutarlı hareket etmeyen ve çelişkiler içinde bocalayan birinin başarılı olması, etkileyici bir eser ortaya çıkarması, herhangi bir tatminkâr sonuç alması mümkün değildir. Böyle kişilerin yönetimindeki kurum ve kuruluşlar için de durum aynıdır.

Millî Gazete’nin Millî Görüş’ün sesi olarak yaptığı yayınları, AKP iktidarına yönelttiği eleştirileri izleyen hiç kimsenin etkilenmesi, olumlu bir tepki vermesi, hareket geçmesi, söylemini eyleme geçirmesi, müzaherette bulunması mümkün değildir.

Çünkü inanmayan başkasını inandıramaz, samimi olmayan samimiyet göremez, davranışları söylemleri ile çelişen sözünü dinletemez, davasına sadakat göstermeyen sadakat göremez.

Hak geldi batıl zail oldu ayetini düstur edinen Millî Gazete’nin haktan hakikatten sapmasından daha hazin ne olabilir? Haktan hakikatten sapanlar da hak karşılarına çıktığında zail olmaktan kurtulamazlar.

AKP iktidarını zinayı serbest bırakmakla suçlayarak manşetlerini süsleyen Millî Gazete birden alevlenerek ülke gündeminin başına çıkan kızlı-erkekli öğrenci evleri konusuna mesafeli kalıp derin bir sessizlik içerisine gömüldü.

Millî Gazete’nin sinsi bir Millî Görüş karşıtlığı içerisine girerek yayın yaptığını, Koç’un lütfettiği reklamlara minnet borçlu olduğunu bildiğimiz için önceki sayımızda şayet zina konusunda bir düzenleme getirecek olursa hükümete yöneltilecek şiddetli tepkiler karşısında Millî Gazete’nin ne yapacağını merak ediyoruz diye yazmıştık.

Bizimkisi kehanet değil bir beklenti idi; çünkü Türkiye’nin gerçekte millî derin devlet tarafından yönetildiğini, Erbakan’ın ifadesi ile Başbakan Erdoğan’ın at yarışı spikeri gibi yapılan icraatı anlatmaktan ibaret bir görevi olduğunu biliyorduk. Dolayısıyla iktidarın zina ve domuza ilişkin de bir düzenleme yapabileceğini bekliyorduk.

Ancak içki konusunda yapılan düzenlemeye ilişkin laikçi kesimin gösterdiği gök gürültüsü gibi tepkiler karşısında sağır-dilsiz kalan Millî Gazete’nin ikide bir zina-domuz manşetleri atmasını düşünerek eğer bu konularda da iktidar bir düzenleme getirecek olursa gösterilecek tepkilere karşı nasıl bir tavır ve tutum içine gireceğini merak ettiğimizi dile getirmiştik.

Aslında sözün gelişi merak ediyoruz demiş olsak da Koç’un himmetiyle yayınını sürdürdüğü için onun istemediği bir tavır ve tutum gösteremeyeceğini biliyorduk. Zaten bu beklenti içinde olduğumuz için bakalım ne yapacak sorusunu sormuştuk.

Başbakan Erdoğan’ın zina serbestisine yönelik sınırlayıcı nitelikte bir düzenleme getirilmesini kızlı-erkekli apart evler bağlamında söz konusu yapması üzerine laikçi çevrelerden yükselen büyük tepkilere karşın Millî Gazete oralı olmayarak sorduğumuz soruya cevap vermiş oldu.

Oysa iki günde bir, zina serbestisi getirdiği için iktidarı attığı iri manşetlerle yerden yere vuran Millî Gazete’nin Başbakan Erdoğan’ın zina konusuna neşter vurma niyetini izhar etmesine bu kadar büyük tepki gösterilmesi karşısında, hiç değilse tepki gösterenlere tepki göstermesi çok tabii bir beklentinin gereğiydi.

Ama Millî Gazete bu asgari beklentiye bile cevap vermeyerek olaya bütünüyle ilgisiz kalmakla nasıl bir yaman tutarsızlık içerisinde olduğunu gözler önüne sermekten çekinmeyerek herkesi kör âlemi sersem yerine koydu.

Zinanın sonuna kadar serbest olmasından yana laikçi çevrelerin kızlı-erkekli apart evler için Başbakanın sarf ettiği sözler üzerine bir kaşık suda kopardıkları fırtınanın Türkiye’yi salladığı bir hengâmede Millî Gazete kumar oyunlarından devletin el çekip ilgili kuruluşları özelleştirme girişimini hedefe koyan çığlığını manşete çekmişti.

Daha önce, şans oyunlarından hazineye giren paralardan din görevlilerinin maaşları ödeniyor diye eleştiren Millî Gazete’nin imamlar artık maaşlarını kumar gelirinden almayacakları için en azından birazcık memnun olması gerekirken özelleştirme olayını daha da korkunç bir gelişme şeklinde takdim etmesi garip yaklaşımlarına bir yenisini ekledi.

İleride iktidar “domuza” ilişkin de önleyici yaklaşımla bir düzenleme getirmeyi gündeme getirip tartışmaya açacak olursa ve malum çevreler laiklik elden gidiyor diye ortalığı ayağa kaldırarak vaveyla koparırlarsa demek ki Millî Gazete, attığı onca manşete rağmen yine tepkilere bigâne kalacak.

Bu tutarsızlıkla, bu çelişkili yaklaşımla, bu samimiyetsizlikle, bu inançsızlıkla, bu ikiyüzlülükle; Millî Gazete ne AKP iktidarına yönelik muhalefetinde inandırıcı, dolayısıyla da etkili olabilir ne de temsil ettiği davaya bir yarar sağlayabilir.

Tabii, Millî Gazete’nin ellerine tevdi edildiği Sabetayist hahamın tek amacı ismini dahi yazmak istemediği -ki yıllardır yazdığı köşesinde bir kez olsun Millî Görüş ifadesi yer almamıştır- Millî Görüş’ü Siyonist emellerine hizmet ettirmektir.

Erbakan böyle olacağını bildiği için olacak, Yahudi karşıtlığı yaparak da Yahudiliğe hizmet edebilirler diyerek Millî Görüşçüleri uyarmıştı!

Yahudi karşıtlığı yaparak Yahudiliğe hizmet etmek demek, Millî Görüş’ün sesi Millî Gazete ile, tek temsilcisi Saadet Partisi ile Yahudiliğe hizmet etmek demektir. Çünkü Millî Görüş’ün bariz vasfı Siyonizm karşıtlığıdır. Millî Görüş ile Siyonist emellere hizmet etmek Siyonizm karşıtlığı ile Siyonizm’e hizmet etmek demektir!

Zaten Sabetayist hahamın da köşesinde birkaç günde bir mutlaka Sabetayist, Dönme, Kripto, Avdeti edebiyatı yaparak allameliğini gösterirken aynı zamanda kimliğini gizlemeye yönelik de kalın bir kamuflaj oluşturmaya çalıştığını görüyor, ibretle izliyoruz!

Hak geldi batıl zail oldu ilahi düsturunu şiar edinen Millî Gazete, kurucusu olarak Erbakan’a yapılan iftiralar ve çocuklarına yapılan haksız saldırılar karşısında hakkı üstün tutan, haklıdan yana bir tutum ve yaklaşım sergilemeli değil miydi? Ama bu konuda da sessizliğe gömüldü.

Elbette ki Sabetayist hahama emanet edilen bir Millî Gazete’den bunu beklemek kadar saflığı gösterecek değiliz; maksadımız Millî Gazete’nin nasıl bir zihniyetin elinde olduğunu anlatmak.

Peki, Millî Gazete’yi Sabetayist hahamın uhdesine bırakan Saadet Partisi yönetimi Millî Görüş adına bir şey yapabilir mi?

Millî Görüş hareketini tek başına Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olarak başlatan ve tek çiçekle koca bir bahar ve yaz getiren Erbakan’ın vesayetine karşı çıkan Numan Kurtulmuş’un medyada nasıl büyük yankılar uyandırdığı hala belleklerde canlılığını koruyor üstünden çokça bir zaman geçmedi çünkü.

Peki, gayrimeşru YİK Başkanlığına dayanarak O. Asiltürk’ün Saadet Partisi üzerinde kurduğu despotik vesayet ve politbüro yöntemleriyle yönetmesi karşısında bugüne kadar hiçbir eleştiri malum medyada yer aldı mı?

Bu bile tek başına O. Asiltürk’ün gerçek kimliği ve misyonu hakkında yeterince fikir ve kanaat oluşmasına argüman sağlamıyor mu? El-Aziz’in Erbakan hayatta iken 15 yıldır mütemadiyen yazdıkları da dikkate alındığında bu yadsınamaz bir gerçeklik olarak ortaya çıkmıyor mu?

Ama her zaman ifade ettiğimiz gibi esas oğlan O. Asiltürk değil Şevket Kazan’dır. O. Asiltürk kripto Ermeni, Şevket Kazan ise Sabetayist Yahudi’dir. Bir Ermeni’nin bir Yahudi’nin üstünde yer işgal edebileceği düşünülemez.

Ne var ki Şevket Kazan çömezi Numan Kurtulmuş’u Saadet Partisi Genel Başkanı yaptıysa bile lideri yapamadı. Yapmaya çalışırken kurduğu tezgâhını Erbakan başına geçirince artık benim kılıcım kesmez, bundan sonra Oğuzhan Beyin kılıcı kesecek dedi.

Nitekim O. Asiltürk’ün kılıcı da Erbakan ve çocuklarına yönelik yaptığı agresif çıkışlar nedeni ile körelip kesemez duruma gelince yeniden Şevket Kazan kılıcını sallamaya başladı.

İkili şimdi iyi polis kötü polis rolü ile Fatih Erbakan’ı arasına alıp kafeslemeye çalışıyor. Eğer Fatih Erbakan doğru bir adım atarsa önlemek, yanlış adım atarsa desteklemek için yakınında olmak durumundalar.

Ayrıca Fatih Erbakan’ın yakın çevresine öyle adamlarını koyarlar ki, kendilerine küfür, hakaret ederek talimatları doğrultusunda yönlendirirler!

Bu yöntemi Erbakan’a karşı bile kullanıyorlardı. Diyelim ki Erbakan istemedikleri bir karar mı aldı? Hemen birtakım heyetler oluştururlar, biri kalkar biri oturur Erbakan’a yaptığının doğru olmadığını anlatmaya çalışırlardı. Böylece Erbakan’ı sıkıştırırken aynı zamanda aleyhinde bir kesim ve kamuoyu da oluştururlardı.

Tabii, Erbakan onları avucunun içi gibi bildiğinden, önlemini alırdı. Genelde oynadıkları oyunu anlamazdan gelir, dediklerini yapardı. Ama bir şekilde tongaya düşürüp tezgâhlarını başlarına geçirirdi. Şimdi Fatih Erbakan çocukcağız, bu kocamış kurtlarla nasıl baş etsin?

Kaldı ki arkalarındaki malum medya desteği ile ne yapsalar yanlarına kâr kalır. Fatih Erbakan onlara karşı en küçük bir hata yapsa tefe koyar, anasından emdiği sütü burnundan getirirler…

Nitekim Numan Kurtulmuş için Fatih Erbakan birkaç sıradan söz sarf etti diye medya puştları etmediklerini, demediklerini bırakmadılar; deyip diyeceğine bin pişman ettirdiler. Medyadaki o puştların çoğunun dinci medyada yer aldığını görmek umarız Fatih Erbakan’a ibret olmuştur!

Şimdi bir düşünün… Millî Görüş’ün basındaki sesi Erbakan’ın kendi kurduğu Millî Gazete bir Sabetayist hahama emanet. O Sabetayist haham ki Erbakan’a karşı birçok kuyruk acısını ta yüreğinin derinliklerinde taşıyor!

Malum medyanın puştları da Fatih Erbakan’ın en haklı bir konuda bir söz söylemesi, bir adım atması halinde sırtlanlar gibi üzerine gidecekler. Tamam, bunu Erbakan’a karşı da yapıyorlar idi ama Fatih Erbakan aynı soyadını taşısa da Erbakan değil ki! Zaten hiç kimseden Erbakan olması beklenemez! O, 14 asrın müjdesi idi…

Neyse ki Erbakan gözü arkada kalarak gitmedi. Ardında, Türkiye’yi yöneten ve Milli Görüş’ü dünyaya hâkim kılacak olan bir millî derin devlet bıraktı…

Millî Görüş’ü Türkiye’nin devlet politikası haline getiren bir millî derin devletin Fatih Erbakan’ı baba düşmanlarının insafına terk edeceğini düşünmek kadar abesle iştigal olmasa gerektir.

Ancak Erbakan’ın siyasi mirası Millî Görüş’e sahip çıkacak şuurlu, basiretli, ferasetli, dirayetli Millî Görüşçülerin mutlaka inisiyatif almaları gerekir. Çünkü millî derin devletin yapmayacağı, ondan beklenemeyecek işler de vardır.

Toplanılacak adres belli: Fatih Erbakan’ın yanı! Yapılacak olan da belli: O. Asiltürk ve Şevket Kazan ikilisinin vesayetinden Millî Görüş’ün tek temsilcisi Saadet Partisi’ni ve MİL-KO’ları bir an önce kurtarmak!

Yani un var, yağ var, şeker var ama helva yapılamıyor. Neden? Çünkü Erbakan’ın ifadesiyle tencerede sirke var! Tenceredeki “sirke” ise herkesin malumudur.

Erbakan ne demişti? İman varsa çare de var!

Evet, işte o imanı yüreğinde taşıyanlar bir adım ileri çıksın! Meselenin halli bu kadar kolaydır.

Sayı: 784

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar El-Aziz Editör - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler