BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN ERGİN SAYGUN'U ZİYARETİ, İSRAİL'E UZANMIŞ BİR BARIŞ ELİ Mİ?

Başbakan Erdoğan'ın Ergin Saygun'u Ziyareti, İsrail'e Uzanmış Bir Barış Eli mi?

Son zamanlarda tutuklu askerlerle ilgili İsrail güdümlü Ergenekoncu, ulusalcı çevrelerin söylemleri ile Başbakan Erdoğan’ın dillendirdiği düşünceler arasında tam bir paralellik ve eş güdüm söz konusu.

Özellikle Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Askeri Casusluk ve 28 Şubat yargı soruşturmaları nedeni ile tutuklu bulunan emekli ya da muvazzaf generallerin sayılarının çokluğunu ön plana çıkaran İsrailci çevreler medya üzerinden şöyle bir kara propaganda yürütüyorlar:

“ Üst düzey komutanların tutuklanması orduda bir moral ve motivasyon bozukluğuna yol açtı. Terör örgütü kurmakla suçlanan Genelkurmay Başkan’ının tutuklandığı bir ülkede ordunun PKK ile başarılı bir mücadele yürütmesi çok zor.”

Batı işbirlikçisi medyanın bu şekildeki manipülasyon ve dezenformasyonlarına en sürpriz destek ise Başbakan Erdoğan’dan geldi.

Erdoğan, 25 Ocak 2013’te Kanal 24 televizyonunda gündemle ilgili gazetecilerin sorularını cevaplarken konuyu uzun tutukluluk sürelerine getirerek şunları söyledi:

“Kesinse ver hükmünü, işi bitir. Elinde kesin hüküm yok da yüzlerce subayı astsubayı örgüt üyesi olarak hele hele genelkurmay başkanını bu şekilde değerlendirirsen bütün Silahlı Kuvvetler moralini altüst eder. Neredeyse komuta kademesinde oralara göndereceğimiz subayımız kalmıyor. “

Milli devlet ise Başbakan’ın bu açıklamalarından bir gün sonra medyaya çok ilginç bir rapor yayınlattı.

Erdoğan’ın tutuklu askerlerle ilgili açıklamalarını günlerdir manşetlerden ve haber bültenlerinden duyuran Sabetayist-Masonik mihrakların, Genelkurmayın PKK raporunu ise görmemezlikten gelmeleri üzerinde önemle durmak gerekiyor.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 2012 yılında PKK ile mücadelenin ayrıntılarının açıklandığı raporda kısaca şu bilgilere yer verilmişti:

- 1 Ocak 2012’den bu yana yapılan operasyonlarda yurtiçinde 550 PKK’lı öldürülmüş.

- 134 PKK’lı da sağ ele geçirilmiş.

- Yurtdışı operasyonlarında 346-369 PKK’lı öldürülmüş.

- Yani toplamda 1034 PKK’lı bir yıl içinde etkisiz hâle getirilmiş.

- Bu PKK’nın yüzde 25’e yakın bir kısmının bir yıl içinde imha edildiği anlamına geliyor.

- Aynı dönemde yurtiçinde 521 hedefe 312 sorti yapılmış.

- Yurtdışında ise 383 hedefe 317 sorti yapılmış.

Milli devlet, Genelkurmay Başkanlığının PKK ile ilgili hazırladığı rapor üzerinden Başbakan Erdoğan’ın tutuklu komutanlarla ilgili duyduğu endişe ve korkularının yersiz olduğunu rakamlarla ispat ederek buna benzer fikirleri bir nevi boşa çıkarmış oldu.

Bırakın TSK’de herhangi bir motivasyon eksikliğini 30 yıldır PKK ile verilen silahlı mücadelede en başarılı sonuçların 2012 yılında alındığı ve PKK’nın % 25 gibi büyük bir parçasının sadece son bir yılda etkisizleştirildiği gerçeği raporla ispat edilmişti.

Genelkurmay Başkanlığının hazırladığı PKK raporu ile Başbakan’ın tutuklu vekillerle ilgili açıklamaları internet haber sitelerinde ilginç bir şekilde yan yana verilerek okuyucuya duyuruldu.

Açıkçası Milli devlet, kamuoyuna sunduğu bu raporla darbe suçlaması nedeniyle cezalandırılan ya da tutuklu bulunan askeri komuta kademesinin askerde moral bozukluğuna yol açtığı şeklindeki iddialarının gerçeklerle hiçbir ilgisinin olmadığını aksine bu dönemde PKK ile mücadelede olağanüstü başarıların sağlandığını rakamlarla açıklayarak Erdoğan’ı kamuoyunda ofsayda düşmesini sağladı.

Başbakanın tutuklu askerlerle ilgili yaptığı açıklamalara en ilginç destek ise Ankara ABD Büyükelçisi ile Bülent Arınç’tan geldi.

5 Şubat 2013’de ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone bir grup gazeteci ile birlikte yaptığı sohbette “Milletvekillerinin, profesör ve komutanların ‘neyle suçlandıklarını bilmeden’ hapis yattıklarını, haklarındaki suçlamaların tam anlaşılamadığını, kendilerine ülkeyi koruma görevi verilen askeri liderler, sanki teröristmiş gibi hapiste olduklarını “ söyleyerek açıkça Başbakan Erdoğan’ın düşüncelerine sahip çıktı.

Erdoğan’ın açıklamalarına destek veren bir diğer isimde Bülent Arınç’tı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, SKY Türk 360 televizyonunda yayınlanan Siyaset Meydanı programında gündeme ilişkin soruları yanıtlarken “Toplumda belli görevleri, itibarları, saygınlıkları olan veya toplumda bugüne kadar yaptıkları görev itibarıyla belli noktalara gelmiş olan insanların delillerin tamamı toplandıktan sonra tutuksuz olarak yargılanmalarının daha doğru olacağını düşünüyorum” diyordu.

Daha düne kadar en büyük özelliği hükümetin bazı icraatları ile Başbakan Erdoğan’ın söylemelerinin aksine yaptığı çıkışlarla AKP çevrelerinde adı “muhalif bakana” çıkmış olan Bülent Arınç’ın tutuklu askerlere verdiği desteğin manası gerçekten çok büyük!

Söz konusu Beyaz Türk’leri kurtarmak olunca Bülent Arınç’ın Başbakan Erdoğan’la uzlaşması tutuklu komutanlarla ilgili medyada yapılan illüzyonların arkasındaki sihirbazın İsrail olduğunun en açık kanıtıdır.

Ancak Başbakan’ın açıklamalarına oldukça sert tepki verenlerde oldu.

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Osman Özsoy, 7 Şubat 2013’teki yazısında bu konuya değinmiş ve "Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde 'cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak' suçlamasıyla Mehmet Ağar'ı cezaevine atan Yargı adaletin gereğini yaptı da, İlker Başbuğ'u tutuklayan Yargı adaletsizlik mi yaptı?" diyerek hukuk devletinde imtiyazlı sanıkların olamayacağını belirtmişti.

Taraf Yazarı Namık Çınar ise 8 Şubat 2013’deki köşe yazısında” Zayıflamak şöyle dursun ordu, arındıkça daha da güçlenip gürbüzleşiyor... Davalardan etkilenenlerin dört yüz kadar kişi. Gerideki kırk bin subay ile doksan beş bin astsubay var. Kaldı ki, o dört yüz kişinin yarısı da emeklilerden oluşuyor zaten. Emeklilerin ordu ile ne alâkası var da, gücünü etkilesin onun? Otuz senedir ne zaman bu denli yakınlaşılmıştı, şimdiki gibi bir barışa?"diyordu.

Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Onursal Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, tutuklu komutanların durumu TSK için zafiyet oluşturuyor" iddialarına "Generallerin % 10’u tutuklu, zafiyet olur mu diye soruyorlar. Her yıl zaten generallerin %10'dan fazlası Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla emekli ediliyor. O zaman zafiyet mi oluyor? Bu yıl 57 general emekli edildi" diyordu.

Tanrıverdi ayrıca 27 Mayıs döneminde 235 general ve 4170 subayın emekliye sevk edildiğini; 12 Mart muhtırası döneminde 600 subay-astsubayın; 12 Eylül döneminde 450-500’e yakın subay-astsubayın; 28 Şubat sürecinde 1000'e yakın subay-astsubayın ordudan ayrıldığını buna karşın günümüzde tutuklu olan general sayısının ise 68 olduğunu açıkladı.

Tüm bunlar olup biterken Ankara’da çok ilginç bir gelişme yaşandı.

Gazetelerin Ankara temsilcilerini ağırlayan Ricciardone, Dışişleri Bakanlığına çağrılarak açık bir şekilde uyarıldı.

Aslında ABD Büyükelçisinin tepki çeken açıklamalarının bir benzerini, Başbakan Erdoğan’da yapmıştı. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı tarafından ABD Büyükelçisine verilen gayri resmi nota, Milli devlet tarafından dolaylıda olsa Başbakan Erdoğan’a verilmiş olmasın!

Takvim gazetesi yazarı Ergün Diler ise 8 Şubat 2013’ teki köşe yazısında “Sayın büyükelçi göreve geldiğinden beri New York ve Londra'daki Musevi BARONLARIN adına konuşuyor! Büyükelçi kâğıt üstünde Obama'ya bağlı olsa da, aslında PARTNERLERİ dev Yahudi patronlarla birlikte Büyük Türkiye'yi engellemeye çalışıyor” diyordu.

Başbakan Erdoğan’a verdiği sınırsız destekle tanınan Ergün Diler, farkında olmadan Başbakan’ında tıpkı ABD Büyükelçisi gibi Musevi Baronlar adına konuşmakla suçlamıştı!

Çünkü tutuklu bulunan askerlerle ilgili açıklamaları ilk dillendiren kişi ABD Büyükelçisi değil; Başbakan’ın kendisi idi.

Gerçekten de Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Yakamoz, Kafes, Eldiven gibi darbe planlarının bir numaralı hedefi olan Başbakan Erdoğan’ın, AKP iktidarına karşı darbe planlayan askeri cuntacılara verdiği desteğin normal şartlarda izahı pek mümkün değil.

Özellikle Başbakan Erdoğan’ın Balyoz darbe planı davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan ve Genelkurmay İkinci Başkanı olarak 27 Nisan gecesi Abdullah Gül'ün adaylığına itiraz edip MUHTIRA veren komutan olarak bilinen emekli Orgeneral Ergin Saygun’u tedavi gördüğü hastanede ziyaret etmesi kesinlikle anormal bir durum.

Ergin Saygun'un oğlu Tolga Saygun'dan "Ziyaret için bizden izin almadı. Kimseye minnet borcumuz yok" şeklinde yediği zılgıt da işin cabası.

Siyasette gelişmelerin seyri ile örtüşmeyen, normalin dışındaki sürprizlerin mutlaka anormal bir tarafı vardır ve anormal yaklaşımlar dışında bu tür olayları izah etme imkânı da yoktur.

Peki, anormal davranışlar sergileyip AKP iktidarının icraatlarının aksinde aykırı söylemler dillendiren Başbakan Erdoğan ne yapmak istiyor?

Yaşanan bu ilginç gelişmeleri izah etmek için Milli devletin dizisi Kurtlar Vadisine bir göz atmakta büyük fayda var!

Kurtlar Vadisine göre devletin en üst düzey yönetim kadrosu ihtiyarlar heyeti üyeleri!

Ancak diziye göre ihtiyarlar heyetinde bir ihanet söz konusu!

Suikastla öldürülen eski Ak Saçlı ile halef Ak saçlı Adil beyin tüm stratejisi Türkiye’yi Yeniden Büyük Türkiye temelinde bölgesinin lideri küresel bir güç yapmak.

Ancak İttihat ve Terakkinin Abdülhamit’i tahtan indirmesi gibi bir dizi suikast, darbe, siyasi ayak oyunları ve fitne ile heyetin başına geçen hain Ak Saçlı Sencer’in hedefindeki Türkiye ise siyasi, ekonomik, askeri ve teknolojik olarak batıya bağımlı, İsrail güdümünde, dış güçlerin verdikleri kemiklerle yaşamaya çalışan sömürge tipi bir devlet.

Hain Ak saçlı Sencer’in bu amaçlarına ulaşmak için eski Ak Saçlıların devletteki kadrolarını tespit ederek tasfiye etmek istediği bunun içinde Kırmızı Kitaptaki şifreleri çözmeye çalıştığı dizide vurgulanıyor.

Ancak şu anda bu mücadeleyi kazanan ya da kaybeden taraf belli değil. İki karşıt zihniyet arasındaki iktidar savaşı tüm gücü ile sürüyor.

Eski Ak Saçlıların güvendikleri en önemli devlet adamlarının başında ise heyet üyesi de olan Dışişleri Bakanı (Ahmet Davutoğlu) var.

İhtiyarların yeni başkanı Sencer ile Dışişleri Bakanı arasında bir kavga olduğu bu nedenle bakanın suikastla öldürülmek istendiği dizide izleyiciye aktarıldı.

Ne anlatmak istiyoruz?

Devlet içindeki bu derin çatışma ülke siyaseti ve bürokrasisinde benzer konularda farklı söylem ve yaklaşımların sergilenmesine neden oluyor.

Başbakan Erdoğan’ın tutuklu askerlerin tutuksuz yargılanmalarına yönelik yaptığı açıklamalara karşın, Dışişleri Bakanlığının, Başbakan Erdoğan’a destek veren ABD Büyükelçisini bakanlığa çağırıp özür dilemesine neden olması arasındaki çarpıklığın sebebi işte bu devletteki iç iktidar kavgasıdır.

Ancak Başbakan Erdoğan ham demir gibi, hangi gücün mıknatıs alanına giriyorsa o derin merkezin söylemlerini dillendirmekten gocunmayan bir yapıya sahip.

Tutuklu askerlerin serbest bırakılması meselesinde tam bir İsrail ağzı ile konuşan Erdoğan; üç gün sonra Suriye’ye saldıran İsrail için ” Batının şımarık oğlanı. Bu İsrail’den her şey beklenir. İsrail devlet terörü uyguluyor” diyebiliyor!

AK Parti İstanbul İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda partililere hitap ederken Başbakan Erdoğan’ın kendisine destek veren ABD Büyükelçisi için “ Biz kimsenin şamar oğlanı değiliz. Türkiye kimsenin üzerinde operasyon yapacağı, ameliyata yöneleceği ülke değildir. Türkiye, dışarıdan yasama, yürütme, yargı sistemlerine burun sokulacak ülke değildir” diyerek yaptığı sert açıklama ise; Milli Görüş lideri Erbakan’ın, ” Sen jokey değilsin, Atın sahibi değilsin. Rejisör değilsin. Sen sadece At yarışı spikerisin” şeklinde Erdoğan için yaptığı tespitin adeta bir ispatı gibiydi.

Başbakan Erdoğan özellikle MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve tutuklu Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile generallere verdiği destek sayesinde önümüzdeki Çankaya seçimlerinde aday olup içimizdeki İsrail uzantılarının desteğini alarak sorunsuz bir Cumhurbaşkanlığı sürecini planlıyorsa eğer boşuna çabalıyor demektir.

Çünkü 1980’den itibaren İsrail işbirlikçilerinin ya da suyun öte tarafından gelenlerin Türkiye’ye yönelik hiçbir planları ve stratejileri tutmadı. Milli Görüşün bir devlet politikası olarak uygulandığı günümüzde ise İsrail ve uzantılarının hiçbir şansları yok.

Bizden söylemesi…

Gerisi Başbakan Erdoğan’a kalmış!

Sayı: 746

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mesud Akgül - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

02

arif özkan - Cuk diye oturmuş ama ben bir ilave yaparsam olur mu bilemem ama. Yalnız ham demir başbakana değil ham akpe sever siyon aşıklarına da.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 13 Şubat 02:00
01

Erkan Burca - Helal olsun Hocam. İşte böyle kodunmu oturtacaksın!

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 13 Şubat 02:00


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler