DIŞ KOMPLO 17 ARALIK'TA DEĞİL; ERGENEKON, BALYOZ VE KCK’NIN YENİDEN YARGILANMASININ TAM GÖBEĞİNDE!

Dış Komplo 17 Aralık'ta Değil; Ergenekon, Balyoz Ve KCK’nın Yeniden Yargılanmasının Tam Göbeğinde!

17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından iktidar ve yandaş medya çevrelerinin savunmak refleksi anlamında en fazla dillendirdikleri konu sürecin bir dış komplo olduğuna dair iddialarıydı.

Günlerdir herkesin ağzında bir sakız gibi dış komplo lafıdır çiğnenip duruyor.

Ancak bu iddia sahiplerinin kullandıkları argümanların bir düzmeceden ibaret olduğu gelişmelerin seyriyle birlikte ortaya çıktı.

Dış komplo iddiasını dillendirenlerin en fazla istismar ettikleri konu Halk Bankası!

İddiaya göre İran’a uygulanan ambargo nedeniyle bu ülkeden petrol, doğalgaz ihraç eden kimi ülkelerin borçlarını İran’a aktaramadıkları, bu sorunu aşmak için Halk Bankasına parayı transfer ettikleri ve böylece ekonomik sisteme dahil edilen paranın karşılığı kadar altının İran’a transferi gerçekleştiriliyordu.

Bu işlemler neticesinde kasasında milyarlarca dolar para biriken Halk Bankası ülke ekonomisine yüksek miktarda döviz kazandırmış oluyordu.

Bundan rahatsız olan ve İran’a ambargo uygulayan başta İsrail, ABD olmak üzere tüm batılı devletler, 17 Aralık operasyonunda Halk Bankasını hedef aldılar.

Çok geçmeden bu iddiaların tümünün asılsız olduğu anlaşıldı.

Çünkü sözde İsrail ve ABD tarafından batırılmak istenen Halk Bankasının fonlarının % 80 gibi büyük bir çoğunluğu yabancı sermayenin kontrolündeydi.

Diğer % 10 fon yerli şirketlerin, arta kalan %10’luk kısmın ise halkın olduğu resmi verilerle ortaya çıkarıldı.

Kısacası Halk Bankın batırılmasından dolayı en büyük zarara uğrayacak İsrail, ABD ve AB merkezli yabancı küresel sermaye idi!

Fonları %80 elinde tuttukları bir bankayı İsrail ve ABD’nin batırmak istemesini akılla, mantıkla izah etmek mümkün değil.

Bu gerçekler ortada iken iktidar ve yandaş kesimlerce Halk Bankasının ismi sürekli gündemin ön sıralarında kendine yer bulunca banka yönetimi konuyla ilgili kamuoyuna 2 defa açıklama yapmak zorunda kaldı.

Bankanın üst yönetimi tarafından kamuoyuna yapılan duyuruda şöyle deniliyordu:

“Halk Bank'ın tüzel kişiliğine yönelik olarak gerek Emniyet gerekse Yargı tarafından herhangi bir inceleme ve soruşturma bulunmamaktadır!”

Dış komplocuların savundukları bir diğer önemli konuda 17 Aralık yargı kovuşturmasının öncesinde bazı sermaye ile banka çevrelerinin yüksek miktarda döviz alımı gerçekleştirdikleri ve operasyon sonrasında rekor seviyeye ulaşan dolar sayesinde oldukça büyük karlar elde ettiklerine dair görüşleriydi.

İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya göre bu alımları yapanların listeleri dahi iktidarın elinde bulunmaktaydı.

Efkan Ala'nın dillendirdiği bu iddia gündemin baş sırasına oturunca gözlerin üzerine çevrildiği Merkez Bankası konuyla ilgili yaptığı açıklamada kendi verilerinde 17 Aralık’tan önce yüksek miktarda döviz alımı yapan herhangi bir şirket ya da bankanın varlığına dair bir bilginin olmadığını açıkladı!

Milliyet Gazetesi’ne röportaj veren Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,”Bazı bankaların kriz için yüklü miktarda döviz hareketlerinde bulunduğu söyleniyor, doğru mu” sorusuna “TMSF’de tüm kayıtlar var. Elimizde böyle bir veri yok” diyordu.

17 Aralık yargı soruşturmasıyla ilgili komplo severlerin en fazla rahatsız oldukları bir diğer konu, AKP Hükümetinde 4 önemli bakanla ilgili sürdürülen yargı kovuşturmasının Başsavcılıktan, üst düzey yargı kurumlarından, Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile Başbakanlıktan gizlenmiş olmasıydı.

Çok geçmeden bu iddia da Taraf gazetesinin manşetten duyurduğu gizli bir belge sayesinde tamamen çöktü.

Bu belgeye göre, 18 Nisan 2013’te Başbakanlığa gönderilen ve MİT tarafından düzenlenen ‘45650928’ sayılı üç sayfalık yazıda, hassas kaynaktan derlenen istihbari bilgilerde Kapalı Çarşı'da altın döviz ticareti yapan İran asıllı TC vatandaşı Rıza Zarraf, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile yakın ilişkide olduğu gerçeği 8 ay önceden Başbakan Erdoğan’ın bilgisine sunulmuştu.

Kısacası Başbakan Erdoğan, Rıza Zarraf ile bazı bakanlar arasındaki akçeli işlerden 8 aydır haberdardı.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonun bir dış komplo olduğunu savunanların tüm argümanları sadece bir savunma refleksiydi, fikirleri çürüktü, bakış açıları uydurulmuş sanal gerekçelerden ibaretti.

Gerçekte bir dış komplo varsa –ki var- bunu Başbakan Erdoğan’ın duruşundaki, tavrındaki, eylem ve söylemlerindeki büyük değişimin içinde aranmalıydı.

Asıl dış komplo Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarının yeniden yargılanmasının önünü açmak için AKP iktidarı tarafından atılan adımların ve yapılan girişimlerin tam ortasındaydı.

Başbakan açıkça içeride suçsuz yere yatanların varlığından bahsediyordu!

Uydurma delillerle, belgelerle, ihbarlarla geçmişteki yargı davalarında yapılan yanlışlıkların yeni fark edildiğini açıklıyordu!

Eski GKB İlker Başbuğ'u terör örgütü yöneticisi diye cezalandırmanın bir felaket olduğunu savunuyordu!

Oysa İlker Başbuğ, yalnızca Ergenekon ve Balyozcuların değil KCK tutuklularının da yeniden yargılanmaları gerektiğini söyleyip KCK’lı terörist unsurlara verdiği destekle yargının hakkındaki terörist suçlamasında ne kadar haklı olduğunu bizzat kendisi ispatlamış oldu!

Bir yanda teröristlerle mücadele eden TSK’nin en yüksek makamı; öte yanda PKK terör örgütünün şehir yapılanması KCK tutukluları!

Ve eski TSK’nin bir numarası Başbuğ, mücadele etmekle yükümlü olduğu KCK mensuplarının hukuki haklarını savunuyor!

Çünkü ikisinin de patronu İsrail!

Varsa yoksa Ergenekoncuların, Balyozcuların, KCK tutuklularının sözüm ona uğradıkları mağduriyetlerden bir an evvel kurtarılmaları çabaları!

Ya bu ülkede mağdur edilmiş, hakları gasp edilmiş, zulme uğramış yalnızca Ergenekoncular ile KCK mensupları mı?

Görevden el çektirilen, sürgün edilen savcı ve hakimler ile 4 bin emniyet görevlisinin uğradıkları haksızlıklar, mağduriyetler, yaşadığı sıkıntılar neden hiç kimsenin umurunda değil?

Daha düne kadar kahraman, vatanperver, cesur savcı ve Emniyet güçlerinin bir anda çeteci, örgütçü, paralel devletçi olmalarında sizce de bir anormallik yok mu?

AKP’ye kapatma davası açan, 367 krizini çıkaran, hükümete karşı darbe planlayan, Başbakan’a sayısız suikast girişiminde bulunan Ergenekonculara karşı iktidar ve yandaşlarda birden bire ortaya çıkan muhabbetin içerisinde bir dış komplo aranmayacaksa en azından şüphe duyulmayacaksa acaba hangi tür gelişmelerde komplo aranacak doğrusu çok merak ediyorum!

AKP iktidarında Stockholm Sendromu o kadar yaygın bir hastalık haline geldi ki, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, yaptığı açıklamada“darbe faaliyetlerinin içinde olan kişi sayısı 5-10’u geçmez. Ama 100 kişilik bir heyeti sorumlu tutmak kabul edilir değil” diyordu!

Bu açıklamaları duyan AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar ise twitter’dan şöyle sesleniyordu:

“Orman ve Su İşleri Bakanımız Ergenekon ve Balyoz uzmanı çıktı! Veysel abi daha fazla suyunu çıkarma... Ah Veysel abi ah! Başbakana 20 suikast ve 5 darbe girişimini AK Parti’ye kapatma davasını ne çabuk unuttun? Bunların hepsini 5-10 kişi mi yaptı? İtalya’da 7.200 kişiyi yargıladılar.”

Başbakan Erdoğan’ın öncülüğünde AKP iktidarının İsrailci Ergenekon, Balyoz ve KCK’lıları aklamak, temize çıkarmak için adeta bir deterjan gibi leke çözücü, çamaşır suyu, kireç önleyici vazifesi görmesinde dahi bir dış komplonun varlığından şüphe duymayanların, 17 Aralık soruşturmasında dış komplodan bahsetmeleri son derece art niyetli, peşin fikirli bir yaklaşımdır.

AKP iktidarı ile Başbakan Erdoğan’ın adeta Ergenekon, Balyoz ve KCK yargı kovuşturmalarının rövanşını alırcasına devlet kurumlarında eşi benzeri görülmemiş bir kıyıma dönüşen tasfiye operasyonlarını yürütmesi bir komplo değil de nedir?

Ergenekon, Balyoz ve KCK soruşturmalarını yürüten savcılar, hakimler yetkilerini, görevlerini, konumlarını kaybettiler!

Bu soruşturmalarda görev alan üst düzey tüm emniyet müdürleri, yardımcıları, şube başkanları, memurlar dahil olmak üzere sürgün yediler!

İrtica ile Eylem Planındaki evrakların altındaki ıslak imzanın gerçekolduğunu savunan Adli Tıp uzmanları bile görevlerinden el çektirildi!

Adalet Bakanlığının, HSYK'da yapılan kritik değişikliğin ardından ‘yeniden yargılama' için çalışmalara hız verdiğine dair haberlerde kamuoyuna yansıdı.

Yeniden yargılamanın formülünün mucidinin ise Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu olduğu söyleniyor!

İddialara göre, Yargıtay Kanunu'na yeniden yargılamanın 'Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu'nda yapılacağı ve genel kurulda 'kıdemli hâkimlerin görev alacağı maddesi eklenecek.

Böylesi bir değişimin anlamı ise şu:

Yeniden yargılama gündeme gelince genel kurulda görev yapacak 'kıdemli' hâkimlerin hiçbirisi mevcut HSYK'nın seçtiği isimler olmayacak!

Yeniden yargılamayı aralarında AK Parti'ye kapatma davası açan Abdurrahman Yalçınkaya, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, Erzincan'daki Ergenekon davasında müdahale ettiği ileri sürülen Hamdi Yaver Aktan gibi isimler yapabilecek!

Açıkçası AKP iktidarı Ergenekon, Balyoz ve KCK’lıları yeniden yargılama adı altında aklamak, itibarlarını iade etmekte oldukça kararlı!

Bunu gerçekleştirmek için de kamuoyunda Ulusalcı, Kemalist diye bilinen ve Ergenekon soruşturmasında açıkça taraf olan ne kadar yüksek yargı mensubu varsa yeniden yargılamaların bu isimler tarafından yapılmasını sağlayacak yasal düzenlemeler hayata geçirilmeye çalışılıyor.

17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının milli derin devletin ülke siyasetini yeniden dizayn etmek için planladığı bir siyasi mühendislik projesi olduğunun en açık delillerinden birisi eski CHP lideri Deniz Baykal’ın yeniden siyaset sahnesine çıkması ve gelişmeler karşısında gösterdiği tavırdır!

Siyasi hayatı boyunca hiçbir zaman dış güçlerle işbirliği yapmayan ve her daim milli devletten yana tavır koyan Deniz Baykal, yüklendiği bu misyon gereği Başbakan Erdoğan ile milli derin devleti buluşturan, tanıştıran kişidir.

2002 genel seçimlerinde Milletvekili olamadığı için başbakanda olamayan Erdoğan tam da ümidini kaybetmişken, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde Deniz Baykal’la gerçekleştirdiği ve içeriği halen daha bir sır olarak saklanan görüşme sonrasında önce 312. Madde üzerinde yapılmak istenen yasal değişiklik CHP’nin desteğiyle TBMM’den geçmiş ardından Siirt seçimleriyle Milletvekili seçilerek hayaline kavuşmuştu!

CHP lideriyken Deniz Baykal benzer bir milli tavrı 1 Mart Tezkere oylamasında da göstermiş ve hayır diyerek İsrail namı hesabına ABD ordusu tarafından ülkemizin işgal edilmesine engel olanların önderliğini yapmıştı.

Zaten İsrail açısından işlediği bu ağır suçlar sebebiyle bir kaset komplosuyla parti liderliğinden ayrılmak zorunda kaldı!

Her zaman milli devletin emrinde olan Deniz Baykal’ın, İktidar-Yargı; AKP- Cemaat kavgasında açıkça yargıdan ve Cemaatten yana bir tavır sergilemiş olması bile başlı başına 17 Aralık sürecinin planlayıcısının milli güçler olduğunu anlamaya kafidir.

Ayrıca Erdoğan’a başbakanlık yolunu açmak için destek veren ve bu yüzden İsrailci kesimler tarafından çok ağır suçlamalara, iftiralara, kara propagandalara uğrayan Baykal’ın, 17 Aralık sürecinden sonra Erdoğan karşıtı bir tutum almasının tek izah tarzı Başbakanın İsrail ve batı ile derinden yaptığı işbirliğidir!

Çünkü Deniz Baykal’ın bu tür stratejik derin meselelerde gösterdiği tavır bir mihenk taşı hükmündedir!

Komplo severlere bir hatırlatmada bulunmak istiyorum!

Taksimdeki Gezi Parkında birkaç ağaç için bütün bir ülkeyi yangın yerine çeviren derin güçler, AKP-Yargı; İktidar-Cemaat kavgasının toplumda yarattığı sıkıntı ve gerginlikler karşısında neden sessizler?

Oysa ülkeyi yangın yerine çevirmek için şu anda ellerinde 3- 5 ağaçtan daha fazla istismar edecekleri konu, kaşıyacakları yara ve geniş halk yığınlarını sokağa döküp ortalığı terörize edecekleri oldukça bol malzeme mevcut!

Mesela ”yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü tehlikede; laiklik ilkesi yıkılmak isteniyor, devrimlerin kazanımları tahrip ediliyor; Atatürkçü kadrolar tasfiye ediliyor” gibi bahanelerle gök kubbeyi AKP’nin başına geçirebilecek her türlü propaganda imkanlarına ve medya gücüne sahipler.

Ancak sokaklar, meydanlar bomboş!

Hükümetinin internette sansürü arttırmaya yönelik adımına karşı "İnternetime dokunma!" adı altında yapılan protestoların arkasında İsrail olmadığı için gösteriler Gezi Parkı eylemleri ile kıyaslanmayacak kadar sıradan, basit ve sönük geçti!

İsrailci kesimler için yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün Gezi Parkındaki ağaçlar kadar kıymeti yok mu?

Bu soruların cevabı oldukça basit!

Eğer siz başbakan olarak İsrail’in çıkarlarının aksine politikalar izlerseniz ülkeniz yalnızca 3/5 ağaç bahanesiyle yönetilemez hale getirilip bir yangın yerine döner!

İsrail’in menfaatleriyle paralel politikalar izlediğiniz takdirde ise isterseniz tüm kamu kurumlarının düzenini, işleyişini keyfinize göre değiştirin, toplumdaki birliği, düzeni bozun, ekonomik gidişatı tahrip edin bu yapılanları protesto edecek bir tek Allah’ın kulunu bile sokaklarda göremezsiniz!

Tüm mesele İsrail’e hizmet etmek ya da etmemekle ilgilidir!

Sayı: 794

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mesud Akgül - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

04

Abdullah - Yaptığınız analizler ilgi çekici, ogun içinde oyun var gibu...

Lakin R.T. Erdoğan siyasetçi adsm, ve o

T.T.'nin yazdığı yorumlara da (tamamen olmasa da) katılıyorum.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 22 Ocak 03:17
03

BİR DOST - MÜKEMMEL BİR DEĞERLENDİRME. ALTINA İMZAMIZI ATIYOR VE MESUT KARDEŞİMİZE DUALARIMIZLA HER ZAMAN DESTEK VERİYORUZ..

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 22 Ocak 03:17
02

Gurkan Kara - Bu söylediğiniz doğru. Deniz Baykal'la ilgili söylediğiniz geçmişe dair bilgilerin çoğu doğrudur. Ama şu an ve gelecekle ilgili söylediklerinizde yanılıyor olabilirsiniz. https://twitter.com/denizbaykal Deniz Baykalın resmi twitter adresidir.Çok az yorum yapmış . Ama hepsi açtığınız konulara cevaplar. Yargı , CHP ve Sarıgül için söylediklerine bir göz atın isterseniz.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 22 Ocak 03:17
01

T.T. - Capulcular 17 aralik operasyonuyla birlikte yine teror estirdiler sokaklarda. Bunu unutmussunuz! Zaman gazetesi bassayfadan haber yapti, yolsuzluk operasyonuna zarar veriyorsunuz, ters etki yapiyor cekilin dedi ve cekildiler Ne tesadufse. Mesele halkbankin batirilmasi degil, operasyon buna yonelik degil. Niye batsinki?? Amac Irak petrolundeki payinin ortadan kaldirilmasiydi. O kadar inanmissinizki bu operasyonun derin devlet tarafindan yapildigina, Baykali bile meleke ve derin devletin afami gibi gosteriyorsunuz. Laiklik gidiyor diye millete korku pompalayan birini...

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 22 Ocak 03:17


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler