TERÖR DEVLETİ SİYONİST İSRAİLİ ÇILGINA ÇEVİREN 5 ÖLÜMCÜL NEDEN!

Siyonist İsrail devleti işgal altındaki mazlum Filistin halkına karşı 60 yıldır uyguladığı vahşet ve zulüm politikalarına Gazze’yi bombalayarak bir yenisini daha ekledi.

Gazze’ye düzenlenen askeri müdahaleyle ilgili ülke medyası ve siyaset çevrelerinde yapılan değerlendirmelerin ortak noktası, saldırıların 2012 yılının başlarında İsrail’de yapılacak genel seçimlerle ilgili kısmıdır.

Oysa Filistin’e yapılan mezalimin nedenleri sağlıklı olarak analiz edildiğinde seçimler sadece bütünün görünen küçük bir kısmıdır.

Peki, parçanın bütününde ne var?

1 / İsrail için bir ölüm/kalım sebebi olacak kadar önemli olan Türkiye’deki uzantısı ve lobisi Sabetayist derin devlet mekanizmasının milli devlet tarafından tasfiye edilmesi.

2/ ABD, NATO ve batılı müttefik AB ordularının Irak ‘da, Afganistan’da El-Kaide güçleri tarafından dövülerek mağlup edilip bir daha dönmemek şartıyla Ortadoğu’dan çekilmeleri.

3/ Arap Baharı ile birlikte İsrailci batı işbirlikçisi rejimlerin devrilmesi.

4/ Suriye’deki iç savaşın seyrinin geldiği nokta ve bu noktanın İsrail’in varlığı açısından büyük bir tehdit ve tehlikeyi içinde barındırması.

5/ İsrail, Yahudi lobileri, küresel Siyonist medya ve sermaye ile silah baronlarının düşmanca tavırlarına rağmen, ABD’de son yapılan Başkanlık seçimlerini Obama’nın yeniden kazanmasıdır.

Süleyman Arif Emre “ Siyasette 35 Yıl” adlı kitabında Siyonist Yahudilerin direk yönettiği 4 ülkeden bahsetmektedir.

Bunlar İsrail, ABD, Fransa ve Türkiye’dir.

Ancak Türkiye eski Türkiye değildir.

Gazeteci Yazar Mehmet Gündem’in, iş adamı İshak Alaton’un hayat hikayesini içeren anlatımlarına yer verdiği ‘Lüzumsuz adam-İshak Alaton’ kitabında ünlü iş adamının yaptığı çarpıcı bir tespiti paylaşmak, Türkiye’nin geldiği noktayı anlamak bakımından sanırım yeterince bir fikir verecektir.

Alaton diyor ki; “Türkiye’de uzun yıllar devam eden TÜSİAD’ın egemenliğinin yanına TUSKON, MÜSİAD gibi daha büyük, daha yaygın, kalabalık hareketler doğdu. TÜSİAD üyelerinin sadece New York ve Paris gibi yerlerde olmasına rağmen TUSKON üyelerinin Sibirya ormanlarında bile faaliyet göstermekteler. Zamanın ruhu TÜSİAD’ın elinden gidiyor.”

Erbakan ve Milli Görüşün dış ve iç Siyonist mihraklara karşı verdiği 40 yıllık muhteşem mücadelesinin zaferle neticelenmesi sonrasında Türkiye, 10 yıldır Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçmiş Milli Görüş kökenli hanımları başörtülü olan bir Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri ve Bürokratlar tarafından yönetilmektedir.

AKP iktidarının ekonomik, iç/ dış politik yaklaşımları ile İsrail ve AB’ye yönelik fikirlerinin temelinde Milli Görüş vardır.

Başbakan Erdoğan’ın Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile BM, NATO gibi küresel Siyonist kuruluşlarla ilgili sert söylem ve düşünceleri tamamen Milli Görüşle özdeştir.

Zaten milli devlet, hile rejimi ve köle düzeninin Kripto Yahudi kalıntılarının yakasına Ergenekon yargı süreci ile yapışarak mahkemelerde hesap verme konumuna getirmiştir.

Artık ülke sermayesi, medyası ve siyasetinde eskiden tek belirleyici unsur olan İsrail uşakları Sabetayist-Masonik seçilmişlerin karteli önemli oranda yıkılmıştır.

Ülkemizde gittikçe artan bir trendde ve süreklilik arz eden bir şekilde güçlenerek çok daha gelişen, palazlanan, etkinlik kazanan milli, yerli, müspet bir sermaye, medya, siyaset ve sivil/ asker bürokrasisinin varlığı inkar edilemez.

Açıkçası artık Türkiye’yi Yahudi Mesih Sabetay Sevi’nin dininden olan İsrail odaklı Sabetayist kadrolar değil; Hz. Mehdi Erbakan’ın kurduğu milli devlet ile onun yetiştirdiği siyasi kadrolar yönetmektedir.

İşte İsrail, Türkiye’nin yönetimini tamamen kaybetmiş olmanın verdiği intikam hırsıyla Filistin’e saldırmaktadır.

28 tane İslam ülkesinin işgal edilerek yönetimlerinin ele geçirilmesi ve Büyük İsrail Krallığının kurulması anlamına gelen BOP veya GOP gibi küresel Siyonist planların; ABD, NATO ve müttefik haçlı ordularının Irak’ta, Afganistan’da El Kaide İslami direnişçileri tarafından mağlup edilmesi sonrası uygulanamayarak rafa kaldırılmış olması da İsrail’i çılgına çevirmiştir.

Çünkü Irak ve Afganistan işgali sonrası meydana gelen küresel ekonomik krizle boğuşan AB ülkelerinin önemli bir kısmı iflasın eşiğine geldiği için bizzat kendi halkları tarafından başlatılan sokak gösterileri ile şehirleri, kentleri, meydanları, caddeleri savaş alanına dönmüşken yeniden İsrail namı hesabına savaşmak için Ortadoğu’ya gelmeleri neredeyse imkansızdır.

ABD ve NATO’nun da aynı şekilde bölgeye inmeleri artık olanaksızdır.

Kaldı ki, Arap Baharı ile başlayan toplumsal halk ayaklanmaları neticesinde bölge devletlerinde yıllardır batı işbirlikçisi olan rejimler, diktatörler, yönetimler devrildiği için İsrail tam da yerliler tarafından kaynar kazana atılmayı bekleyen ateş çemberinin ortasında kalmış bir zavallı kovboy durumuna düşmüştür.

Arap Baharının İsrail açısından oluşturduğu en büyük tehdit ise bölge ülkelerinde yıkılan batı güdümlü rejimlerin yerine Türkiye’yi lider, önder devlet olarak kabullenmiş geçmişte Erbakan ve Milli Görüşle son derece iyi ilişkiler içerisinde olan hareketlerin işbaşına gelmiş olmasıdır.

Tunus ve Mısır gibi ülkelerde iktidara gelen partiler zihniyet itibari ile adeta Milli Görüşün uzantıları ve türevi olan siyasi hareketlerdir.

Libya’da ki iş başına gelen yeni yönetiminde aynı şekilde Türkiye ile son derece iyi ve dostane samimi bir ilişki içerisinde olduğu da gizli saklı bir durum değil.

İsrail’i çılgına çeviren en tehlikeli ölümcül gelişme ise Suriye’deki 60 yıllık İsrail işbirlikçisi Yahudi/ Hıristiyan karışımı Nusayri azınlığa dayalı zalim dikta Esed rejimin yıkılarak ülkedeki kontrolün Müslüman Sünni çoğunluğun eline geçmesinin engellenemeyecek bir realite olmasıdır.

Çünkü Suriye, Yahudi devletinin içme suyu ihtiyacını % 90 karşılayan bölgedeki tek su kaynağı Golan Tepelerini içinde barındırması sebebiyle İsrail açısından son derece stratejik bir konuma sahiptir.

Suriye, El Kaide direnişçilerinin kontrolüne girdiği takdirde Esed rejimini deviren savaşçıların ikinci hedefi, İsrail’in işgali altında bulunan Golan Tepelerinin olması kaçınılmazdır.

Suriye’nin İsrail açısından stratejik öneme sahip olmasının bir diğer önemli sebebi de, Türkiye liderliğinde kurulacak olan İslam Birliğinin önüne engel olmak için bizzat İsrail ve Haçlı batılı ülkeler tarafından desteklenen Şii Kuşağı projesinin tamamen çökme riski ile karşı karşıya kalacağı gerçeğidir.

Çünkü Türkiye’nin Ortadoğu’daki Müslüman devlet ve toplumlara açılacak tek kapısı olan Güney bölgesi adeta Şii yönetim ve devletler tarafından çevrelenmiş durumdadır.

İran, Irak, Suriye, Afganistan ve Lübnan ‘da yönetimde ağırlıklı olarak söz sahibi olan Şii’lerdir.

Bu durum bir tesadüf eseri ya da İran’ın devlet olarak sahip olduğu güç ya da etkinlik sebebiyle bölge toplumlarının özgür iradesi ve tercihlerinden dolayı kaynaklanmış bir fili durum değildir.

Bizzat Siyonist İsrail, ABD, Haçlı AB ülkelerinin İslam Birliği gerçekleşmesin diye planladıkları ve hayati önem verdikleri Şii Kuşak projesinin büyük özenle uygulanması sonrası gerçekleşmiş bir realitedir.

ABD, NATO ve müttefik batılı ülkelerin işgal ettiği İslam ülkelerinde en büyük desteği bölgedeki Şiilerden görmesi ayrıca bu ülkelerin yönetimlerine bizzat işgalciler tarafından İran’ın güdümündeki Şiilerin getirilmeleri bu planın bir gereği olarak uygulanmıştır.

Ancak Suriye’nin kontrolü İran’la derin işbirliğindeki Nusayri azınlıktan çıkıp Türkiye ile dostane ilişkiler içerisindeki Sünni Özgür Suriye Ordusunun eline geçtiği takdirde İslam Birliğinin önündeki en büyük engel Şii Kuşak projesi tıpkı BOP gibi rafa kaldırılacaktır.

Çünkü Suriye El Kaidenin güdümüne girince İran’ın Irak ve Suriye üzerinden komşu İslam ülkelerindeki Şii toplumuna veya Lübnan’daki Hizbullah örgütüne ulaşma, gerekli yardım ve destekte bulunma imkanı ortadan kalkmış olacaktır.

Özellikle Irak ve Afganistan işgallerine bölgede yaşayan Şii toplumunun destek vermesi ve Suriye’deki iç savaşta İran’ın siyasi, ekonomik, askeri olarak zalim Esed rejiminden yana hareket ettiğinin anlaşılması, İran’ın İslam aleminin lider ülkesi olma şansını Türkiye karşısında tamamen kaybetmesini sağlamıştır.

İşte bu gerçeğin çok iyi farkında olan İsrail ve onun güdümündeki küresel Siyonist haber ajansları, İsrail-Filistin savaşı ile ilgili yaptıkları yayınlarda HAMAS tarafından İsrail’e atılan füzelerin İran yapımı olduğu şeklinde dezenformasyon yaparak İran’ın yıpranmış imajını tamir etmeye çalışıp İslam Ümmetini yeniden lider ülke anlamında İran’a yönlendirmeye çalışmaktadır.

Zaten İsrail ne zaman Filistin’e ya da Lübnan’a bir askeri müdahalede bulunmuşsa bunun en büyük rantını İran ve Hizbullah örgütü yemiştir.

Ülkemizde de sözde radikal dinci geçinen sayısına bereket yüzlerce sanal medya ile işbirlikçi Münafık İslamcı medya bu küresel Siyonist medya dezenformasyonunun gönüllü birer kölesi olarak çalışmaktalar.

2 yıldır on binlerce masum Müslüman’ın kanını döken Suriye rejiminin en büyük desteği İran ve Şiilerden gördüğü gerçeğini büyük bir illüzyonla gizlemeyi başaran bu Siyonist işbirlikçisi sözde radikal dinci medya grupları söz konusu Filistin olunca gönüllü olarak İran’ın imajını düzeltmenin, onu büyütmenin gayreti içerisine girmektedirler.

Ancak bu Siyonist manipülasyonlar ile işbirlikçi İslamcı medya gruplarının tüm illüzyonlarına rağmen İran’ın Siyonist İsrail ve Haçlı batıyla olan derin işbirliği artık İslam toplumları tarafından kavranmış ve benimsenmiştir.

Türkiye’nin önderliğinde kurulacak olan İslam Birliğinin önündeki İran ve Şii kuşak tehlikesi bertaraf edilmiştir.

Son yapılan ABD Başkanlık seçimlerinin Barack Obama tarafından kazanılması da İsrail açısından başka bir çılgınlık sebebidir.

Çünkü Obama seçimlerde gösterdiği başarının arkasında Türkiye’nin yönlendirdiği ve ABD’ de yaşayan sayıları 1 milyon olan Müslüman seçmenin desteğinin olduğunu çok iyi bilmektedir.

Aynı Obama seçim sürecinde İsrail’in, Yahudi Lobilerinin, küresel Siyonist medya ve sermayenin bütün imkanları ile Cumhuriyetçi rakip aday Romney’e destek olduklarının da elbette farkındadır.

Başkan Obama’nın İsrail’in Filistin’e gerçekleştirdiği saldırılarla ilgili yaptığı “ İsrail’in kendisini savunma hakkı vardır” şeklindeki açıklama hiç kimseyi aldatmasın.

İslam ülkelerinin bu saldırılar karşısında yaptıkları açıklamalarda İsrail’i kınamaları Filistinli Müslümanlar için ne anlam ifade ediyorsa; Obama’nın da İsrail’e verdiği desteğin anlamı Siyonistler için işte o kadardır!

Irak ve Afganistan’da olduğu gibi ABD ordusunu İsrail menfaatleri uğruna Ortadoğu’da paspasa çevirmeyi düşünmeyen bir Obama’nın sözlü olarak İsrail’e verdiği desteğin hiçbir önemi yoktur.

ABD Başkanlık seçimlerini kazanan Obama yönetimi henüz resmen mazbatasını alıp yeni bakanlar kurulunu atamış değildir. Seçimler resmen onaylanmamışken Obama’nın İsrail aleyhine yapacağı olumsuz bir açıklama onun asısından çok büyük riskler taşır.

Böyle bir durumda Kennedy gibi suikasta uğraması da dahil her türlü Siyonist bir komplo ile karşı karşıya kalma tehlikesi vardır.

Gazeteci- yazar Aytunç Altındal, 08.11.2012 tarihinde A Haber’de Selin Ongun’un sunduğu “Bi Sormak Lazım” adlı programda ABD seçimleri ile ilgili konuşurken şunları söylüyordu:

“ Romney tek kaybeden değil seçimde birçok kaybeden var. İlk sıradaki kaybeden Yahudi lobisi yani Siyonistlerdir. Bence seçimin 2’ci mağlubu Netanyahu; Seçimin 3’ üncü kaybedeni ise silah endüstrisidir. ABD’nin geçen yılki harcaması 700 milyar dolar. Romney 1 Trilyon dolara çıkaracağını söyledi. Ortada büyük bir avanta var. Bu kaybedilen paranın tümü silah sanayine gidecek. Obama askeri harcamaları kıstı ve kazandı. Seçimin 4’ üncü kaybedeninin kesinlikle Ermeni lobisidir.”

Altındal’ın programda açıkladığı en ilginç düşüncesi ise, Obama’nın tıpkı Kennedy gibi bir suikasta kurban gidebileceği iddiasını ortaya atması oldu.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Rhodesin, Başkan Obama'nın Başbakan Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’yi aramasının nedeninin, bu isimlerin Hamas'ı dizginlemesini sağlamaları olduğu şeklindeki Siyonist illüzyon kimseyi aldatmasın.

İşte bu 5 ölümcül sebeplerden dolayı İsrail buzdağı gibi serin olan o üstün Kabalist siyasi aklını kaybetmiş ve her yönü ile kendisinin yıkılarak yok olmasına zemin olabilecek çok önemli bir tarihi sürecin temellerini Filistin’i bombalayarak yine kendi elleriyle atmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi “ ''Netenyahu'ya sesleniyorum; Şu anda 2008 yılında değiliz, 2012 yılındayız. 2012' in şartları 2008' in şartları gibi değildir. Hesabını iyi yap.''

İsrail, Filistin’i bombalayarak çok büyük bir hesap hatası yaptı!

Sayı: 734

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mesud Akgül - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler