ABD YARGISI ERDOĞAN’I HEDEF ALIYOR; TÜRKİYE’Yİ DEĞİL!

ABD’de açılarak devam eden Reza Zarrab Davasında, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın seyahati sırasında tutuklanıp yargılanmasının ardından şimdi ise eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için tutuklama kararı çıkartılması Türkiye’yi hedefine alan girişimler gibi algılansa da kazın ayağı göründüğü gibi değil, gerçek başkadır.

ABD yargısı Erdoğan’ı hedef alıyor;

TÜRKİYE’Yİ DEĞİL!

ABD’de açılarak devam eden Reza Zarrab Davasında, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın seyahati sırasında tutuklanıp yargılanmasının ardından şimdi ise eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için tutuklama kararı çıkartılması Türkiye’yi hedefine alan girişimler gibi algılansa da kazın ayağı göründüğü gibi değil, gerçek başkadır.

Önce bir defa bu davanın açılışındaki amacıyla sonraki seyrinin amacı farklı birbirine zıttır. Çünkü davayı açan ABD’deki güç merkezi ile şimdi davayı sürdüren güç merkezi birbirinin karşıtı iki farklı siyasi kampa hükmetmektedir. Biraz daha somutlaştırmak gerekirse davayı açan ABD’deki kurulu düzendi. Devam ettirense Trump’ın arkasındaki Ulusalcı yönetimdir. Ancak davayı açanların da şimdi sürdürenlerin de ortak amacı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarını etkilemektir. Davayı açtıran güç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etkileyerek yanına çekmeyi başardı. Bu defa karşı taraf yanına çekmek için etkilemeye çalışıyor; yani Türkiye hedefte değildir, hedefte olan Erdoğan’dır. Bunu nerden mi çıkarıyoruz; açıklayalım.

Bir süre önce, New-York eski Belediye Başkanı Rudulph Giuliani, ABD eski Adalet Bakanı Michael Mukasey birlikte önce İsrail’i ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etmiş; ülkelerine döndüklerinde Reza Zarrab Davasının avukatlığını üstlenip hazırladıkları raporu Adalet Bakanlığı sitesinde yayınlatmışlardı. Raporda Reza Zarrab Davasının ABD-Türkiye ilişkilerini olumsuz etkilediğini ifade etmişlerdi. Yani dava kapatılsın istiyorlardı.

Trump; Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığıyla ünlenen Savcı Preet Bharara’dan görevi alıp Richard Berman’ı görevlendirmişti. Davanın Reza Zarrab lehine sonuçlanacağı şeklinde bir beklenti vardı. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen o iki şahıs sahiplenip lehinde çalışınca Trump yönetimi de aksine bir tutum izlemeye başladı. Öyle ki, yeni Savcı Richard Berman Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ne konuştunuz diye Rudulph Giuliani/Michael Mukasey ikilisini sorguya çekmiş. Bundan da anlaşılacağı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ve ABD’deki kurulu düzen ile işbirliği yapması Trump yönetimini bayağı işkillendirmiş!

Anlaşılan Trump yönetimi ABD’deki kurulu düzene karşı kendisiyle birlikte hareket edecek düşüncesiyle Reza Zarrab Davasının Türkiye ve Erdoğan karşıtı eski savcısı Bharara’yı görevinden alıp yerine sözünü dinletebileceği Berman’ı görevlendirmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan tersi yönde hareket edip İsrail ve ABD’deki uzantılarıyla iş tutunca madem öyle işte böyle deyip tutumunu değiştirmiş. Şimdi davanın kapsamı da genişletiliyor.

Böylece şöyle bir gerçek ortaya çıkmış bulunmaktadır: Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’den bağımsız politikalar izlerken; ABD’deki kurulu düzen köşeye sıkıştırmak için Reza Zarrab Davasını açtırıp başına da SavcıBharara’yı getiriyor. Erdoğan’ın isteklerine boyun eğip işbirliğine razı olması üzerine tutumunu değiştiriyor. Bu defa da Trump engel çıkartıyor.

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump ile anlaşabilir mi? Açıklandığına göre ABD’yi ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan (BM Genel Kuruluna katılacak) Başkan Trump’la bir görüşme gerçekleştirecek. Lakin bundan bir sonuç çıkacağını beklemek gerçekçi olmaz.

Şöyle ki: Erdoğan İsrail, ABD’deki kurulu düzen ve küresel sermaye medyası ile 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi için milli derin devlete karşı ittifak kurmuş durumdadır. O yüzden bunlarla varlık-yokluk mücadelesine girişmiş bulunan Trump yönetimi ile anlaşması imkânı bulunmamaktadır. Özellikle 16 Nisan Referandum sonuçlarının ortaya çıkmasından sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi söylem ve tutumunda büyük bir değişim sergilemektedir ki bunu önceki manşetlerimizde enine boyuna açıklamaya çalıştık; tekrar etmek istemiyoruz.

Eskiden olduğu gibi ülkeler arası ittifaklar yok; her ülkedeki siyasi kanatların iktidar olmada birbirleriyle dayanışmak üzere kurdukları ittifaklar var. Önceleri, tek küresel güce bağlı her ülkedeki derin devlet, iktidar ve muhalefet partilerini tek merkezden yöneterek demokrasiyi güdümlü şekilde işletirdi.

SSCB’nin dağılmasıyla, 1945 Yalta Konferansında kurulan iki kutuplu dünya düzeni çöktü. Yerine ikame edilmek üzere tek süper güç ABD liderliğinde ilan edilen Yeni Dünya Düzeni de tutmadı. ABD ve müttefiklerinin Irak işgalinde cihatçı direniş karşısında yenilip çekilmek zorunda kalmasıyla o ilan edilen oluşum son buldu. Bugün herhangi bir dünya düzeninden söz etmek mümkün değil. Yalta Konferansından geriye kalan Birleşmiş Milletler teşkilatına da pek itibar eden, önem veren yok; işlevsiz bir yapılanmadan ibaret hale düştüğü malum.

Lakin bütün bunlar kendiliğinden olmadığı gibi oluşan boşluğu doldurmaya yönelik oluşum ve girişimler devam etmektedir. Siyonizm’in kurduğu Gizli Dünya Devletinin ilk alternatifini, Erbakan Türkiye’de millî derin devlet şeklinde kurdu. Sonra da birçok ülkede yapılanmaya, örgütlenmeye girişildi. Türkiye’deki millî derin devlet, kadim Ergenekon derin devletini tasfiye ettikten sonra yerine ikame edilmek istenen FETÖ’yü de tasfiye etmeyi başardı.

Türkiye’de Ergenekon ve FETÖ’nün hala kalıntıları olsa da millî derin devlet rakipsizdir, bir alternatifi de yoktur. Çoğu ülkede olduğu gibi, ABD’de de birbiriyle ölümüne iktidar kavgası içinde bulunan iki derin yapılanma olduğu yaşananlardan açıkça görülmektedir. Trump’tan yana olanlarla kurulu düzen yanlılarının ABD toplumunu iki karşıt kampa böldüğü kavgada herhangi bir anlaşma, uzlaşma beklenmemektedir. Trump yanlıları ulusalcı, kurulu düzene mensup olanlarsa küreselcidir. Ulusalcılar ülke imkânlarının ABD toplumu için kullanılması gerektiğini, küreselcilerse açıkça diyemeseler bile İsrail’in güvenliği, bekası ve Siyonizm’in küresel amaçları doğrultusunda kullanılmasını istiyorlar.

Bu Küreselciler ve Ulusalcılar arasındaki ölümüne iktidar mücadelesine Cumhurbaşkanı Erdoğan kişisel hesaplarıyla kurulu düzeni savunanlardan yana taraf olmuş görünüyor. Bu tutumu İbrahim Kalın ve Hakan Fidan da desteklemektedir. Buna onlar ikna etti, demek de yanlış olmaz. Trump’ın gidici olduğu, kurulu düzen karşısında hiçbir şansı olmadığı görüşü empoze edilerek Cumhurbaşkanı Erdoğan yönlendirilmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Reza Zarrab Davasında kurulu düzenin etkin olduğu kanaatiyle İsrail’le işbirliği ettiği takdirde sorunu çözebileceğine ikna eden İbrahim Kalın-Hakan Fidan ikilisi girdikleri çıkmaz sokaktan çıkmak adına kim bilir, daha ne çıkmaz sokaklara ya da sapaklara yönlendirecekler!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı İsrail’le ABD’deki kurulu düzen sahiplerine asıl mahkûm edenin ise millî derin devlet ile bağı koparması olduğu her gelişmede çok açık net görülüyor. Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan etkin devlet kurumlarınca tecrit edilmiş durumdadır.

Başbakan Binali Yıldırım son AKP kongresinde MKYK’da Erdoğan’ın istediği değişikliklere sıcak bakmadı, imkân da vermedi. Yapılan kabine revizyonunda da Erdoğan’ın taleplerine olumlu bakmadı, hiçbirini yerine getirmedi. YAŞ kararlarının alınmasında da Erdoğan’a hiç kulak asmadı, hiçbir istediğini yapmadı. Yüksek yargının FETÖ davalarındaki tutumuna ve adli yıl açılış töreninde sergilediği tavrına bakılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan devlet kurum, kuruluşlarından tecrit edilmiş gibi. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde Başbakan Binali Yıldırım’ın millî derin devletin talimatlarıyla hareket ettiği anlaşılmaktadır; yoksa bu gücünü nerden alabilir? Özellikle yüksek yargının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tavrı enteresandır.

Türkiye ve dünya 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimine kitlenmiş durumdadır. Türkiye küresel güç karşısında bağımsız politikalar izleyip bölgede ve dünyada yeni dengeler oluşturmaya çalışırsa Siyonizm tüm etkinliğini yitirip İsrail’i koruyamaz duruma düşebilir. Bunu önlemek için küresel güç tüm imkânlarını kullanacaktır. Küresel sermaye medyası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik geçmişte yaptığı saldırgan muhalefeti tamamen terk etmiş, var gücüyle parlatmaya başlamış bulunuyor. Bunu kendiliğinden durup dururken yaptığı düşünülemez.

Eğer Erdoğan da Putin gibi Trump’a destek olsaydı ABD’deki kurulu düzen direnişini daha fazla sürdüremezdi. Trump’ın arkasındaki derin yapılanma millî derin devlet ile dayanışma içinde hareket ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı elimine edecektir. Reza Zarrab Davasına yapılan müdahalelerin amacı budur. Bunu Türkiye’ye yönelik bir hasmane girişim şeklinde anlamak yanlıştır. Ne var ki, bazı çevrelerin böyle göstermek için çaba göstereceği açıktır. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yapmaya çalıştığı gözlemlenmektedir.

Pentagon’un Suriye’deki PKK uzantılarına yaptığı silah yardımının, Trump’ın deklare ettiği Suriye politikalarına aykırı şekilde devam ettirilmesinin nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ile birlikte hareket edip ABD’deki kurulu düzen sahiplerinden yana davranmasıdır. Bu öyle bir paradoks ki Türkiye’yi hayati tehlikelere sokacak niteliktedir. Şöyle ki: İsrail’in Fırat Kalkanı harekâtını Suriye’den söküp atmayı güvenliği için birincil hedef olarak gördüğü hiç şüphe götürmeyen gerçekliktir. ABD’deki kurulu düzenin karargâhı olan Pentagon’un İsrail hassasiyeti de bilinmektedir. PKK/PYD terör unsurlarına verdiği silahların niteliği hedefinin Türkiye olduğunu yadsınamaz şekilde gözler önüne sermektedir.

Bütün bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ve ABD’deki kurulu düzen yanlısı unsurlarla birlikte hareket etmesi, -daha ilerisine dilimiz varmıyor- akıllara durgunluk veren bir gaflettir. Her şey ortada: ABD’deki kurulu düzenin karargâhı Pentagon Suriye’deki PKK teröristlerini ancak Türkiye’ye karşı kullanılabilecek silahlarla donatıyor. ABD kurulu düzen yanlılarının Başkan Trump’a karşı direnişlerinin karargâhı Pentagon’u desteklemek, İsrail’i desteklemek; Fırat Kalkanı harekâtını püskürtme planını desteklemektir, başka şey değil.

Erdoğan’ın tek meselesi 2019 seçiminde yeniden seçilmektir; bundan feragat etmeye asla niyeti yok, düşünmek dahi istememektedir. Bunu her haliyle göstermektedir. Oysa seçilme şansı da yok gibidir. Küresel sermaye medyasının parlatmasıyla başaracağına inanmasını yapılan illüzyonların etkisine bağlamak gerekir.

16 Nisan Referandumu net gösterdi ki MHP desteği olmadan alacağı oy % 40’tan ibarettir. Devlet Bahçeli’nin millî derin devlete bağlı olduğu gerçeği karşısında bu desteği 2019’daki seçimde umması boş bir hayaldir. Birinci turda seçilemeyeceği için ikinci turdaki rakibi kim ise o seçilecektir. Bunun için Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun A ve B planları olduğu anlaşılmaktadır. Başbakan Binali Yıldırım’ın da millî derin devletin planı için çalıştığını açık net görmek mümkündür. Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teşkilatlara yönelik suçlayıcı ve aşağılayıcı beyanları AKP tabanından da büyük tepki toplamaktadır. Şimdiki konumunu dikkate alarak tepkilerini çok fazla açık etmiyorlarsa bile homurdanmaları duymamak sağır sultan olmayı gerektirir. Bir yanda FETÖ davalarının nasıl gelişeceğinin bilinememesi öbür yanda Reza Zarrab Davasındaki önlenemez gelişmeler Erdoğan’ı çok çok yıpratacaktır.

>>>O<<<

Sayı: 981

12 Eyl 2017 - 21:49 - Manşet



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

04

Yunus Ertugrul Gokce - Elbette size uzun zaman dir takib ediyorum .ve analizleriniziin dogrulugu yurtdisi basindan da teyid ettikse cok haz alarak okuyordum cunku bagimsizlasiyorduk parya liktan tekrar dunya sahne sine donusumuzden dem vuruluyordu.Gayet iyi anladigimida saniyorum.Simdi ben on yargilardan uzak olarak dunya da olup bitenler hemen hemen tum sozu gecen ulke lerinin degisik kesimlerinide temsil eden basin yayin organlarinida okur oyle muhakeme ederim.amerian wasp ina ait veya yahudi lobisi gibi ayni ayriz digger ulke lerdede var.her birinin soyledigi dogru aksi halde saglikli muhakeme sadece bizim basina bakarsak cok zorlasir.Simdi oyle anliyorum erdogan israil ile gizli bir bag kurdugu ima ediliyor.Coca cola nin fabrika sinin accilisina gitmesi.veya darbede etkin unsur un israil oldugunu bile bile ses cikarmamamasi.ama ote yandan da sanki erdogan a yakin isimlerin tutuklanma karari cikmasi reza zerrab halkbank muduru korumalari ve zafer caglayan vesaire birde .manset te turk devletinden ziyade erdogan in hedef oldugu izlenmi veriliyor.iste ben bu celiskiyi anlayamadim.birileri erdogan la meselesi varsa o zaman o birileri yahudi lobisidir sayet oyle ise o zaman erdogan bunlara niye ses cikarmiyor.bu ters geliyor bana yadav baska bir guc erdogan millie cizgiden cikti diye devletimizi degil erdogan I hedef aliyor .islerim yogunlugu ile yaziyi okuyamadim ama evvelki bircok yazinizi okudum erdogan a catiliyor.ama evvelden ki yazilarinizida biliyorum erdogan a tam destek veriliyordu.benim goremedigim seyler varsa bana bunu anltin lutfen.bu arada Mozambik te yabanci bir firma da calisan muhendisim.ote yandan erdogan a avrup dusman yapmadiklarini birakmadilar ellerinden gelse bir karis suda bogacaklar.yani kendilerin calisan ve israil diyelim ki gorunen in aksina gizli gizli iran gibi israil le gizli is tutuyor olsa idi bu kadar dusmanlik yapilirmiydi.coca cola fabrikasi acilisina gelirsek bugun tr de yatirim yapanlarin kim ler olduguna bakarsak hicbir fabrika acilisina gitmememiz gerekiyor.Tayyib Erdogan benim babamin oglu degil.Musluman kimligi dolayisi ile muhabbetim var .ve nasil olursa din I bu derece bilen birisi boyle kirli islerin pesinden kosar bunun vebal inin tasinamaz derecede agir olmayacagini bilmiyor olabilirmi.olumu goze alir lakin boyle bir duruma dusmez.bana bunlari bi anlatabilirseniz cok memnun olacagim..Selametle insa Allah

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 12 Eylül 21:49
03

EDİTÖR - YUNUS ERTUĞRUL GÖKÇE: "13 yıldır bizi izliyorsun" ama anlayamamışsın. Biz Tayip Erdoğan'ın ne düşmanı, ne karşıtı, ne aleyhtarıyız. Eğer bizi gerçekten 13 yıldır izliyorsan RTE için ne hararetli manşetler atarak destek olduğumuzu bilirsin. Unuttuysan eğer, sitemizde arşive gir tekrar oku. Ama özellikle 16 Nisan Referandumundan sonra söylediklerini, yaptıkları bizim onaylamamız, desteklememiz mümkün değil. O değişiyor, biz değişmiyoruz. Dikkatlice okursan bunu sen de görürsün.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 12 Eylül 21:49
02

MESUD AKGÜL - YUNUS ERTUĞRUL GÖKÇE'YE...

Hava Kuvvetleri Komutanı Eski Personel Başkanı Tümgeneral Cevat Yazgılı, FETÖ davasında yargılandığı mahkemede diyor ki; "Akın Öztürk'ün, darbe gecesi İsrail bizi sattı" dediğini duydum.

15 Temmuz FETÖ kalkışmasının koordinatörü olan İsrail'e CB Erdoğan'dan tek kelime aleyhte laf, söz işittin mi?

İsrail işgal politikalarının dünyadaki en önemli finansman kaynağı olan küresel sermaye şirketi Coca Cola'nın Isparta'daki tesis açılışını, " Ya Allah Bismillah" diyerek kim yaptı?

İsrail Genelkurmay Başkan Yardımcısının, "PKK terör örgütü değildir. PKK İsrail politikalarına hizmet ediyor" şeklindeki açıklamalarına, CB Erdoğan tarafından verilmiş bir cevap oldu mu?

Sözde Kuzey Irak'ta Kürdistan devletinin kurulmasına dünyada açıktan sahip çıkan tek ülke İsrail iken yine bu konuda CB Erdoğan'dan İsrail'i hedef alan bir söz, cümle duydun mu?

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 12 Eylül 21:49
01

Yunus Ertugrul Gokce - Yani yazilarinizi ben 2004 senesinden beri takib ederim ve itimat ederim.Lakin bu Erdogan Dusman ligi nedendir bunu anlamakta zorlaniyorum.Yabancilr dusman bulsalar bir kasik suda bogacaklarda sizing bu dusman lik nerden kaynaklaniyor bunu anlamakta zorlaniyorum .Yani Erdogan gitse ne olacak .Hadi gitt kurtuldunuz diyelim ne olacak.Daha iyi bir planin varmi.Iki de bir Derin bir Milli devlet in varligindan dem vuruluyor.Bu derin devlet yokmuydu 60 ta 70 te 80 de 2000 li yillardaki krizlerde ...15 temmuz da adam bir insan in sahib olabilecegi iman dan sonra gelen en kiymetli seyi can ini ortaya koydu olumune olumune diye bas bas bagirdi.Efendiler efendisinin nasilsaniz oyle yonetilirsinzi dediginden haraketle eger kalbinde bir samimiyet olmasa bu halk digger itilallerde oldugu gibi ev inde oturur ses ini cikarmazdi.samimiyet bir yoldur kalb den kalb e akar ve muhattabimizin kalbinde karsilik bulur.Bu adam bu kadar samimi olmamis olsaydi bugun hersey cok baska olurdu.ben bir cok yazilariniz okudum ve tespitleriniz n cogunun dogru oldugunu gordum.gerek yurt dsi bulten basin ve yayin kuruluslari ile cross check yaptim .bundan memnunum lakin bir erdogan dusmanligi var nerden kaynaklaniyor bilmiyorum bu adil de degil ve hakkaniyetlide degil...

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 12 Eylül 21:49


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler