BU GECE MİRAÇ KANDİLİ

Miraç; bütün süfli duygulardan ve beşeri hislerden tertemiz bir kulluğa, en yüce mertebeye yükseliştir. Miraç Kandili; feyiz ve bereketin coştuğu, iç dünyamızı sorgulama ve yüce Allah'ın hoşnutluğunu kazanma fırsatının sunulduğu güzel bir gecedir.

Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerden biri olan Miraç Kandili, bu yıl 28 Haziran Salı gününü 29 Haziran Çarşamba gününe bağlayan geceye denk gelmektedir.

Miraç; âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Mekke döneminde gece yüce Allah’ın (C.C.) sonsuz kudretinin eserlerini görmesi için önce Mescid-i Aksa’ya, oradan da semaya yaptırılan hikmet yüklü yolculuktur.

Miraç, müminlerin Allah’a olan imanlarını ve Hz. Peygamber (sas)’e olan bağlılıklarını pekiştiren bir sınav, Peygamber Efendimiz için de yüce Mevla’nın yardım ve desteğine mazhar olarak risalet görevinde moral kazanma vesilesidir.

Miraç bir yükseliştir; bütün süfli duygulardan ve beşeri hislerden tertemiz bir kulluğa, en yüce mertebeye yükseliştir. Miraç, Resulullah’ın (S.A.S.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir yükseliş ufkudur.

Miraç Peygamber Efendimiz’in en büyük mucizelerindendir. Miraç mucizesi Kurân-ı Kerim'de âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu ulvi seyahatin ilk merhalesi olan Mescid-i Aksa'ya kadarki safha İsra Suresi’nde şöyle anlatılır:

“(Her türlü noksanlıktan) münezzeh bulunan (Allah), kulunu (Muhammed s.a.s.’i) Mescid-i Haram’dan alıp kendisine birtakım âyetler gösterelim diye etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götürdü. Çünkü hakkıyla işiten, bilen O’dur.”(İsra,1)

Miraç'ın ikinci merhalesi de Peygamber Efendimizin (sas) Mescid-i Aksâ'dan başlayarak semanın bütün tabakalarından geçip Cenabı Allah Zülcelal Hazretlerinin huzuruna varmasıdır. Bu safha da Necm Suresi'nde şöyle anlatılır:

"Kendisi (Cebrail a.s.) en yüksek ufuktaydı. Sonra yaklaştı ve sarktı. O derece ki (Peygamber s.a.s.’e) iki yay arası kadar yahut daha az kaldı (ve Peygamberimiz ayıldı, heyecanı geçti). Ve Allah kuluna vahy edeceğini etti (Cebrail aleyhisselam da Peygamberimize bildirdi). (Gözü ile) gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi siz (ey kafirler), o gördüğüne karşı O’nunla mücadele mi ediyorsunuz? Yemin olsun! Onu (Cebrail’i hakiki suretinde) bir daha gördü. Sidre-i Müntehâ'nın yanında (gördü). Ki Cennet’ül Me’vâ onun yanındadır. O dem ki, Sidre’yi bürüyen bürüyordu! (Üzerine melekler ve kuşlar konuyordu.) Göz ne şaştı, ne de haddini aştı. Yemin olsun (Peygamber) Rabbinin en büyük ayetlerinden bazılarını gördü."(Necm,7-18)

İslami kaynaklarda Sidre-i Müntehâ Arş’ın sağında bir ağaç olarak anlatılır: Ondan öteye melekler bile geçemez. Onun hakikatını Allah bilir. Cennetü’l Mev’a’ya ise meleklerle şehitler ve salihlerin ruhları girerler.

MİRAÇ NASIL GERÇEKLEŞTİ?

Miraç, Recep ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakk'ın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haram'dan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraç'ını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekât namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.

Bir rivayete göre, Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı ve orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallâk Taşı'nın üzerinden Miraç'a yükseldi.

Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. İsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü. Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, O'nu tebrik ettiler.

Bundan sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vücub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l Müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.

Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adlı bir vasıtayla zaman ve mekândan uzak olan Cenab-ı Hakk'ın cemaliyle müşerref oldu.

Peygamber Efendimiz Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz (s.a.s.) “50 vakit namaz” buyurdu.

Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, 5 sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda 5 vakitte karar kıldı.

Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, Ahiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.

Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraç'ı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam da onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Hz. Peygamberimiz (S.A.S.)’in haber verdiği gibi gördüler, ama yine de O’na iman etmediler.

Peygamberimizden üst üste Miraç'a çıktığına dair ayrıca delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler. Daha sonra da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:

“Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Hâlbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”

Bunun üzerine müşrikler: “Vallahi dosdoğru tarif ettin” dediler, fakat yine de iman etmediler.

O esnada Hz. Ebu Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebu Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız şeksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebu Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” unvanını aldı.

Peygamberimiz niçin Miraç’a çıktı?

Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesidir. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.

Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakk'ın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri özel ve cüz’i, diğeri de geniş ve genel mahiyette konuşması. Allah’ın bazı velilerle özel ve cüz’i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.

Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakk'ın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.

Peygamber Efendimiz’in (SAS) elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakk'a, diğeri de Hakk'tan halka. Birisi Miraç'ın batınî tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahirî tarafı olan risalet yönüdür.

Yani Peygamber Efendimiz bizi temsilen Allah’ın huzuruna çıktı; başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakk'a bir gidiştir. Diğeri de Cenabı Hakk'ın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir.

İbadetlerin özü ve esası olan 5 vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...

Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir?

“Bize her şeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakk’a binlerce yıllık mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?” şeklinde bir soru akla gelebilir.

Allah Teâlâ (C.C.) her şeye her şeyden daha yakındır, fakat her şey O’na sonsuz şekilde uzaktır.

Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.

Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir.

Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Yüce Allah her şeye yakındır, ama her şey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz, Allah’ın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraç'a yükselmiş ve bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.

Bir insan nasıl göklere çıkabilir?

“Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?” diye sorulabilir.

Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir yılda alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet, bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arş'ına çıkaramaz mı?

Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı?

"Öyleyse neden Miraç'a çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?" sorusu için kısaca şu söylenebilir:

Allah Zülcelâl Hazretleri, görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek, insanlığın amel ve ibadetlerinin ahiretteki neticesini göstermek için Peygamber Efendimiz’i (s.a.s) oralara davet etmesi gayet makul ve mantıklıdır. Sadece ruhu ve kalbi ile değil, bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi yerindedir.

Görünen âlemin anahtarı olan gözünü ve işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arş'a kadar birlikte alması gerektiği gibi, ruhunun sayısız görevlerini üstlenen araç hükmündeki mübarek bedenini Arş’a kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir.

Zaten Allah, Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pek çok kulluk görevine, sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir.

Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa, Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Münteha'ya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam'ın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir.

Ayrıca Peygamberimiz Miraç’a sadece ruhen çıkmış olsaydı, zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor.

Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi?

"Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?" sorusuna gelince:

Cenab-ı Hakk’ın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı, elektriğin hızı, hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ; ışığın hızı 300.000 km/sn iken, sesin hızı 360 km/sn’dir.

Acaba Peygamber Efendimizin (sas) lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması, ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir?

Yine bir insan on dakika uyuduğunda bazen olur ki bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, rüyada işittiği sözleri, konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir gün, belki daha fazla bir zaman gerekir.

Demek ki, bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor, birisine bir gün, diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir, yani zaman izafidir.

İşte; Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlahi huzura çıkarak Rabbiyle sohbet şerefine ermiş, O'nun cemalini görmüş ve emirlerini alıp dönmüştür.

Miraç’ın benzeri bir olay var mıdır?

"Peygamberimizin Miraç’a çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?" sorusuna cevaben, Miraç’ın birçok örnekleri vardır:

Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir. Bir bilim adamı, astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir.

İman sahibi her insan, namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinatı arkasına alarak İlâhî huzura girebilir.

Kalp gözü açık bir evliya, İlâhî sırlara kırk günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi kimi evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor.

Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arş’a, Arş’tan yeryüzüne gidip geliyorlar.

Cennette müminler, Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar.

Bütün bu örnekler gösteriyor ki; bütün evliyanın sultanı, bütün müminlerin imamı, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraç’a çıkması, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir.

MİRAÇ İLE GELEN HEDİYELER NELERDİR?

1-Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hatta Cenab-ı Hakk’ın cemalini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan, mümin ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece müminler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.

2- İnsan her şeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Hâlbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.

Müminler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi, beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslam’ın diğer esasları ve ibadetleridir.

3- Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir.

Bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar çok sevinir. Aynı şekilde bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç de çok önemli ve değerlidir.

4- Peygamber Efendimiz Miraç’ta Cenab-ı Hakk’ın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette müminlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.

5- İnsanın, kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraç’la anlaşıldı. Kâinata nispetle küçük bir varlık ve zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı.

Çünkü rütbesiz bir askere “Sen paşa oldun” dendiğinde ne kadar sevinir. Öyle de aciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahim olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenabı Hakk’ın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Yüce Allah’ın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalp ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraç’ın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman)

MİRAÇ KANDİLİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ?

Miraç Gecesi farz kılınan ve bizzat Peygamberimiz (Sallallahû Aleyhi Vesellem) tarafından müminlerin miracı olarak nitelendirilen namaz, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder. Zira mümin, namazda sadece Allah’a yönelir ve Rabbinin huzurunda O’na kulluk etme ve sadece O’ndan yardım isteme fırsatı bulur.

Miraç Gecesi, Allah’ın hoşnutluğunu kazanacak işler yapmamız, iç dünyamızı sorgulamamız için güzel bir fırsattır.

Şu halde bu vesileyle geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğimizi daha aydınlık kılabilirsek; sadece çevremizdeki insanlara değil, bütün kâinata sevgi, dostluk, hikmet ve rahmet penceresinden bakmaya başlayabilirsek; işte o zaman birey ve toplum olarak Miraç'ı gerçekten idrak etmiş oluruz. Salı Günü Oruç Tutmalı, Yakınlarımızı Aramalıyız

Miraç Gecesi öncesi olan Salı gününü oruçla geçirirsek, kazanacağımız sevabın yanısıra Kadir gecesine de manen hazırlanmış oluruz. Ayrıca sevdiklerimizi ve yakınlarımızı arayabilir, onların dualarını da alabiliriz.

Miraç Gecesinde Bol Bol Kuran Okumalıyız Başta İsra ve Necm sureleri olmak üzere bol bol Kuran-ı Kerim okumak kalbimizi günahlardan arındırır, Allah'ın rahmetine ulaşmaya vesile olur.

Mümkünse Miraç Gecesi Namazı Kılmalıyız

Miraç gecesi kılınacak namaz 12 rekâttır. İki rekâtta bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekât ile bitirilir. Her rekâtta Fatiha’dan sonra 10 defa İhlâs suresi okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir.

Bu 12 rekât namaz bittiği zaman selamdan sonra 100 defa, “Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunur. Ardından da 100 defa istiğfar yapılır.

Miraç Kandilinin Gündüzünde de Namaz Kılmalıyız

Miraç gecesinin gündüzünde öğlen namazını kıldıktan sonra 4 rekât namaz kılınır. Bu namazın ilk rekâtında Fatiha’dan sonra 1 defa Felak suresi, ikinci rekâttan sonra 1 defa Nas suresi, üçüncü rekâtta 3 kere Kadr suresi ve dördüncü rekâtta da 50 defa İhlas suresi okunur.

Miraç gecesini feyizli ve bereketli geçirmeniz dileğiyle hayırlı kandiller!

Kaynaklar:

1. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, 31. Söz 2. Mübarek Aylar, Günler ve Geceler 3. Üç Aylar İbadet Rehberi

28 Haz 2011 - 15:28 - Gündem



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

01

TUNCAY DURSUN - BAŞTA TÜM İSLAM ALEMİ OLMAK ÜZERE ELAZIG VE ELAZIG'DA '''ABDULLAH PAŞA MAH.'''''BULUNAN AGABEYİM FETHİ DURSUN VE TÜM AKRABALARIMIN MEVLANA KENTİ KONYA'DAN MİRAÇ KANDİLİNİ KUTLAR HAYIRLARA VESİLE OLMASINI YÜCE ALLAH'TAN DİLERİM

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Haziran 15:28


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler