Erbakan Millî Görüş’ü sıfırdan ve negatif şartlarda başlattı

Dünya Siyonizm’inin Türkiye uzantısı 1923 hile rejimi ve köle düzeni karşısında kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi olarak Millî Görüş hareketini başlattığında; inkârcı, putperest Kemalist zihniyet sadece karşısına çıkmadı. Kurulu düzene uyum sağlamış olan İslami resmi ve özel yapılanmalar da var güçleriyle Erbakan’a karşı mücadele ettiler.

Daha önceleri, Kemalist rejimin itibarsızlaştırarak olumsuz örnek şeklinde toplum önüne koyduğu İslami kurumlar, kuruluşlar Millî Görüş’e karşı kullanılmak üzere desteklendiler, palazlandırıldılar. İsmailağa Cemaati gibi birçok tarikat İstanbul’un göbeğinde cübbeleri, şalvarları, sarıkları, çarşafları ve her türlü arkaik kıyafetleri ile arzı endam edip faaliyette bulunurken ne sağcı-solcu iktidarlar ne de askeri yönetimler müdahale ettiler.

Hile rejimi ve köle düzeni; inançlı insanları kamusal alana sokmamak için önlem üstüne önlem alıyordu. Müslümanlara; “Gerçek İslam’ı yaşayacaksanız şu arkaik kıyafetlere bürünüp öyle bir yaşam tarzına razı olacaksınız.” denilmek isteniyordu. O kıyafetlere bürünerek kamusal hatta sosyal ve toplumsal hayatta yaşamak, barınmak toplum geneli için mümkün olmadığından insanlara şu subliminal mesaj veriliyordu: Günümüzde İslam yaşanacak bir din değil!

Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı istihdam edilen din görevlilerine ise çok düşük maaşlar verilerek, çeşitli şekillerde itibarsızlaştırılarak; dindarların sığınıp ekmek paralarını temin edebilecekleri kaçış imkânı olarak sunuluyordu. Bürokraside namaz kılmak müstahdem, başörtüsü takmak hastabakıcılar için serbestti. Her şey İslam’ı, Müslümanları aşağılama amaçlı tertipleniyordu.

Prof. Dr. Erbakan’ın Almanya’da doktora yapmış bir modern bilim adamı olarak İslam’ın, Müslümanların temsilcisi bir siyasi parti kurması rejimin baronlarının içine oturmuş hiçbir şekilde hazmedemiyorlardı. Öyle ki İsmet İnönü Türkiye’den bir adam çıktı, o da dinci çıktı diyerek hayıflanıyordu.

Hile rejimi ve köle düzeni; devrim kanunlarıyla kapattırıp yasakladığı tarikatlara hoşgörü ile davranırken anayasasında rejimin vazgeçilmez unsurları olarak nitelenmesine karşın Erbakan’ın kurduğu 4 siyasi partiyi kapattırıp kendisini 4 defa siyasi yasaklı yapıyordu!

Erbakan; partileri art arda kapatılıp teşkilatları dağıtılırken güçbela oluşturduğu kadroları yenileri ile ikame etmek durumundaydı. Kadrolarını genellikle kamusal alandan dışlanan çoğu eğitimsiz, yetersiz eğitim almış kişilerden oluşturmak gibi bir güçlüğü de vardı.

Üst düzey kadrolarını ise hile rejimi ve köle düzeninin yanına yerleştirdiği işbirlikçilerden oluşturmak zorundaydı. Kurduğu partileri gelişip toplumsal desteğe mazhar olduklarında rejim Erbakan’ı siyasi yasaklı yapıp işbirlikçilerini başa getirmeyi hesaplıyordu. Fakat bu hiçbir zaman mümkün olmadı. Erbakan son Partisi Saadet’in genel başkanı olarak vefat ettiğinde rejimin işbirlikçileri ancak içi boşaltılmış bir partiyi devralabildiler.

Erbakan’ın ilk Partisi Millî Nizam hiç seçime girmeden kapatıldı. 2. Partisi Millî Selamet’i 12 Eylül 1980 darbesinde öteki tüm partilerle birlikte kapattıklarında seçime giriş vizesini alan Turgut Özal’ın partisi ANAP Millî Görüş kadrolarını, teşkilatlarını ve tabanını toptan kendine kattı. Kendisi Millî Selamet Partisi’nin İzmir milletvekili adayı olan Turgut Özal’ın kardeşi Korkut Özal’sa MKYK üyeliği ve Tarım Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuş Millî Görüş içinde tanınmış ünlü biriydi. Ağabeyi Turgut Özal ANAP’ı kurarken bütün imkânlarını kullanıp Millî Selamet Partisi’nin içini boşalttı. Aynısı 28 Şubat sürecini müteakip Tayip Erdoğan ve arkadaşları Millî Görüş ile yollarını ayırarak AKP’yi kurarken yine yaşandı. Refah ve Fazilet partileri artarda kapatıldığında Millî Görüş kadrolarından, teşkilatlarından, seçmen tabanından meydana gelen AKP tek başına iktidar oldu.

ABD’de tamamı planlanan, işbirlikçilerince gerçekleştirilen darbelerin hedefi Erbakan ve Millî Görüş partileriydi. 12 Mart 1971 Muhtırasıyla Millî Nizam Partisi, 12 Eylül 1980’deki darbede Millî Selamet Partisi, 28 Şubat 1997’dekinde ise Refah ve Fazilet partileri yargı marifetiyle kapattırıldı. Saadet Partisi’ni ise Erbakan’ın elinden almaya çalıştılar, başarılı olamadılar. Lakin Erbakan’ın yürüttüğü, takriben bu 40 yıllık Millî Görüş mücadelesinde, Türkiye ve dünya büyük bir değişime uğradı. Türkiye ve Dünya daha önce, tarihte böyle büyük bir değişimi yalnızca I. ve II. Dünya Savaşları sürecinde yaşadı.

Başka bir ifade ile Siyonizm’in 20. Asrın ilk yarısında artarda iki küresel savaş çıkartarak 1945 Yalta Konferansında kurduğu 2 kutuplu dünya düzenini, Erbakan Millî Görüş’le 20. Asrın son çeyreğinde dağıtarak, 21. Asrın başında Türkiye’yi bölge lideri bir küresel güç haline getirmeyi tek başına başardı. Dünya tarihinde, Erbakan’dan önce böyle büyük bir değişim tek kişinin eliyle ve savaşsız yapılmadan yaşanmış değildir.

Siyonizm’in kurduğu dünya düzeni gücünün zirvesinde iken, Erbakan 1969’da başlattığı Millî Görüş mücadelesinin hedeflerinin yeniden büyük Türkiye liderliğinde yeni bir dünya ve adil düzen olduğunu deklare etmiş, Dünya Siyonizm’i ve İsrail karşıtı söylemi partileri için temel esas haline getirmişti. Erbakan hedefleriyle düşmanlarını ilk günde açıkça ilan ederek Millî Görüş mücadelesini başlattı; lakin gücünü, imkânlarını, örgüt yapılanmasını ve hangi yöntemlerle ne şekilde yapacağını her zaman sıkıca gizlemesini bildi.

Erbakan bir seminerde, bilinenlerle birlikte Millî Görüş’ün 28 ayrı örgütü olduğundan söz etmiş ve şöyle demişti: Sultan Fatih, “Eğer sırrımı sakalımın bir teli bile bilse onu kazıyıp atarım” demişti. Biz de sır saklamaya böyle önem veririz! Eğer düşmanınız nerden/nasıl geleceğinizi bilirse her halükârda bir şekilde sizi bertaraf edebilir.

Erbakan genel yaklaşım olarak Yahudi Osmanlı Devletini hangi yöntemlerle yıkıp yerine bu hile rejimi ve köle düzenini kurduysa biz de aynı yöntemlerle bunu yıkarak yerine adil düzeni kuracağız diyordu. 1897 Basel Siyonist Kongresinden Osmanlı Devletinin yıkılışı ile 1923 hile rejimi ve köle düzeninin nasıl kurulduğuna dair bütün süreci 3 gün süren bir seminerde önemli ayrıntılarıyla anlatan Erbakan; SSCB ve ABD’yi karton gibi yırtacağız, yeni bir dünya ve adil düzeni kuracağız dedi. Tarih, yer: 26-27-28 Mayıs 1978 / Ankara.

Süreç içerisinde, Erbakan’ın ordu bünyesinde bir gizli örgüt kurduğunu ve tüm darbeleri onunla etkisiz hale getirerek kontrolüne geçirdiğini yaşanan gelişmeleri değerlendirmek, tahlil etmek suretiyle anlayabildik. Erbakan’ın kurduğu örgütün ismine millî derin devlet dedik. Her türlü gelişmenin, başarının merkezine millî derin devleti koyarak izah etmede daima başarılı olduk, hiçbir zaman yanlışa, çelişkiye düşmedik, çıkmaza girmedik.

Erbakan’ın hayatta iken bütün İslam ülkelerinde millî derin devletin şubelerini örgütlediği gerçeğine çeşitli şekillerde vâkıf olduk. Aynı şekilde Almanya’da, Rusya’da, ABD’de milli derin devletin partner örgütlerini oluşturduğuna da vâkıf olduk. Olayların düşüncelerimizi her defasında teyit ettiğine de şahit olduk.

Dünyada muamma olarak görülen ve sürekli tartışma konusu yapılan Türkiye’nin siyasi, ekonomik, askeri başarılarının; Erbakan’ın oluşturduğu millî derin devlet yapılanmasıyla izahı dışında bir çıkar yol olmadığını bugün birçok kişi anlamış gözükse de ifade etmeyi göze alamıyor. Bunu televizyon programlarındaki tartışmalardan, bazı köşe yazarlarının imalarından anlayabiliyoruz.

Bugün dünya kamuoyu, SSCB’yi Afganistan işgalinde yenilgiye uğratan cihatçı direnişin diğer versiyonlarının ABD ve müttefiklerini de Irak’ta, Afganistan’da mağlup ettiklerinden ve bunları Erbakan’ın örgütlediğinden habersizdir. Türk kamuoyu ise 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini püskürtüp ardından Fırat Kalkanı harekâtını başlatanın millî derin devlet olduğu gerçeğinden habersizdir.

Keza dünya ve Türkiye kamuoyları Türkiye ile birlikte hareket etmekte olan Putin Rusya devlet başkanlığına, Merkel Almanya başbakanlığına millî derin devletin desteği ile gelip ülkelerini Siyonizm’e rağmen yönettikleri halde bilmiyor. ABD’deki kurulu düzen her şeyi ile agresif şekilde karşı çıktığı halde Trump’ın başkan seçilmesini sağlayan yapılanmayı Erbakan oluşturdu desek herkes bizlerle alay eder. Bir ABD gezisi dönüşünde Erbakan, gazetecilere “Bush Müslümanların oyu ile seçildiğini biliyor” demişti. Erbakan’ın ABD’de Yahudi’ninkinden daha güçlü bir derin devlet kurduk dediğini de biliyoruz. Ancak bunlar, zaman ilerledikçe ve gelişmelerle teyit edildikçe daha iyi anlaşılıp kabul göreceklerdir.

Sayı: 982

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar El-Aziz Editör - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler