SAADET PARTİSİ ESKİ TÜRKİYE CEPHESİNDE SÜRGİT SİYASET YAPAMAZ

Resmen Millî Görüş’ün tek temsilcisi olan Saadet Partisi AKP iktidarı karşıtlığı yapmaktan kaynaklanan birlikteliği nedeniyle resmi ideoloji temsilcisi Eski Türkiye partileriyle aynı saf ve cephede yer alarak siyaset yapmaya devam edemez; bu yolun sonu çıkmaz sokak!

Erbakan Millî Görüş mücadelesini hile rejimi ve köle düzeni dediği Eski Türkiye’ye karşı başlattı. Eski Türkiye Millî Görüş’ün 4 tane partisini kapattı bir o kadar da Erbakan’ı siyasi yasaklı yaparak faaliyetten men etti.

Lakin yetmedi.Kapatılmış, tüm mal varlığı hazineye devredilmiş, dava dosyası kapatılmış bulunan Refah Partisi’nin -aradan yıllar geçip Erbakan’ın 5 yıllık yasaklı süresi bitmişken-aldığı hazine yardımı usulsüz harcandığı iddiasıyla yetkisiz bir mahkemede dava açılarak bir kez daha yargılanması yoluna gidildi. Kargaları güldürecek bu maskara yargılamadan, Erbakan’ı sahtecilikten 2 yıla mahkûm eden bir karar çıkartıldı.

Siyasi patilerin Anayasa Mahkemesinde yargılanacağı anayasa hükmü, dosyası kapanan davaya yeniden ve bir ağır ceza mahkemesinde bakmanın hukuk dışı olduğu hiçe sayıldı ve karakuşi hükümle Erbakan’a bu defa ömür boyu siyaset yasağı getirildi.

Hukuksuzluk içinde hukuksuzluk yapıldı, yürürlükteki yasalar açıkça çiğnendi, yargı siyasi mücadeleye alet edildi; en fazla usulsüz harcama sayılabilecek ve sorumluluğu muhasibe ait olan bir konuda Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan sahtecilikten mahkûm edildi.

Nitekim daha sonra İlahi takdirin cilvesine bakın ki, aynı şekilde ve aynı miktardaki hazine yardımını usulsüz harcadığı tespit edilen CHP’nin dava açılması söz konusu edilmeyerek o meblağı maliyeye ödemesiyle mesele kapanmış oldu. Şayet CHP kapanıp mal varlığını hazinenin devraldığı bir parti olsaydı bu ödemenin yapılması da söz konusu yapılmazdı.

Vesayet rejiminin misyoner medyası tüm bu hukuksuzluklara, haksızlıklara, saçma sapan uygulamalara kayıp trilyon davası adını verip meşruiyet kazandırarak topluma lanse etti ve kabul ettirdi. Lakin CHP’nin kayıp trilyonuna farklı muamele yapılarak çifte standartçı davranılmasını medya göz ardı edip mesele yapmadı. İlginçtir, Saadet Partisi de yapılana sesini çıkartmayıp yargının bu ikircikli tutumunu pek eleştiri konusu yapmadı.

Nitekim vefatının ardından, bir oldubitti ile kendini Saadet Partisi YİK Başkanı seçtirdikten sonra “Erbakan ümmet malını çocukları üzerine geçirdi, bana da 30 bin $ borç taktı” diyen O. Asiltürk faiziyle birlikte 10 milyon ₺ tutan kayıp trilyonu çocuklarının ödemesinde bir sakınca görmedi. Oysa 28 Şubat sürecinde generallerin brifingini ayakta alkışlayan bir yargının verdiği bu karara itiraz edilerek davanın yeniden görülmesi sağlanabilirdi. Bunun yapılması halinde AKP iktidarı da destek verir ve kayıp trilyon cezası ödetilmeyebilirdi.

Lakin YİK Başkanı O. Asiltürk ve Saadet Partisi kabuk yönetimi bunu istemeyerek aksine, Erbakan ailesine karşı yıpratma, itibarsızlaştırma, izole etme, dışlama politikası yürüttü.

Erbakan ve Millî Görüş hareketi 40 yıl boyunca Eski Türkiye ile mücadele etmişken, şimdi Eski Türkiye partilerinin dümen suyuna giren Saadet Partisi kabuk yönetimi neye ve kime hizmet ediyor; bu yaklaşımla nereye varıp ne elde edeceğini sanıyor? Ne yazık ki, bunları konuşan, soran, soruşturan, tartışan kimse yok; Millî Görüş davası sahipsiz ve garip!

Vesayetçi Eski Türkiye partileri ile paralel politikalar izleyen kabuk yönetim Saadet Partisi teşkilatlarını ve yan kuruluşlarını AKP iktidarı karşıtlığı temelinde şekillendirerek yanlış bir mecrada yürütmeye çalışıyor. AKP iktidarı Millî Görüşçü politikalar izleme eğilimi içerisine girdikçe memnun olması gereken Saadet Partisi daha çok sertleşip hırçınlaşıyor.

Eski Türkiye’deki batı tipi sağ-sol kutuplaşmasına karşı çıkan Erbakan Millî Görüş ile hak-batıl mücadelesini başlattı. 12 Eylül 1980 sonrası, Turgut Özal’ın 4 eğilimi birleştirmesiyle hayata geçirilen siyasi mühendislik projesi sağ-sol kutuplaşmasını bertaraf etti. 12 Eylül’ü siyasette milat haline getiren tek başına ANAP iktidarı Eski Türkiyelilerin hedefi oldu.

Bu süreç Millî Görüş’ün 3. Partisi Refah’ın 1994 yerel ve 1995 genel seçiminde birinciliğe yükselmesinin yolunu açtı. Bu defa vesayetçi Eski Türkiye bütün unsurlarıyla ortak cephe oluşturup Erbakan Başbakanlığındaki 54. Hükümete karşı 28 Şubat hareketini başlattı.

Başbakan Erbakan’ın istifasını sağlayan 28 Şubatçı cephe 12 Eylül öncesi Eski Türkiye’yi tekrar inşa etmek üzere Demirel’in Cumhurbaşkanlığı ve Ecevit’in Başbakanlığında siyasi iktidarı yeniden dizayn etti lakin başaramadı. Bir derin güç her şeyi tersine çevirdi Türkiye bugünlere o sayede geldi.

Erbakan’ın ifadesi ile menfi sermaye, menfi medya, menfi siyaset birlikte hareket etti ve Türkiye’yi 28 Şubat sürecine soktu. Böylece 12 Eylül 1980 sonrası gelişip büyüyen, kabuğunu kıran ve Özal’ın ifadesiyle çağ atlayan Yeni Türkiye eski şablonuna sokulmak, Eski Türkiye’ye geri dönülmek istendi. Dememiz o ki; Yeni Türkiye sözü AKP’nin olsa bile fiilen başlatılması olgusu ANAP iktidarı dönemine aittir. Aslında 28 Şubat sürecini özünde 12 Eylül 1980 -darbesi değil- inkılabını keenlemyekûn duruma getirmek için başlattılar!

Erbakan’ın ordu bünyesinde kurduğu millî derin devlet tamamı menfi sermayeye ait olan 24 bankayı batırdı, menfi medyasını elinden aldı ve menfi siyasetin partilerinin 3 Kasım 2002 Genel Seçiminde baraj altında kalmasını sağladı. AKP’ye tek başına iktidar yolunun açılması böyle mümkün oldu.

Tayip Erdoğan adını koymasa da AKP’yi Turgut Özal gibi 4 eğilimi birleştirerek kurmuştu. Şu var ki ANAP’a göre AKP daha çok Millî Görüş kadrolarının yoğun olduğu bir yapıya ve tabana sahipti. 2002 Seçiminde aldığı % 34 oy Refah Partisi’nin 1995’te aldığı % 22’lik oy -aradan geçen 7 yılda- üzerine 12 puan eklenmesiyle oluşmuştu. Bu Millî Görüş oylarının biyolojik artışına denk gelen bir artış. Son seçimde AKP artık Millî Görüş tabanına oturdu!

Yeni Türkiye sloganı ile Eski Türkiye koalisyonunu karşısına alan AKP iktidarı Millî Görüş politikalarına radikal bir dönüş yaptığı için oyları %41’de kaldı. Böylece Millî Görüş tabanı üzerine oturan AKP ideolojik bir zemine oturarak siyasi yelpazedeki yerini sağlamlaştırdı.

Artık belirsiz bir kaygan siyasi zeminden kayarak Millî Görüş tabanı üstüne yerleşen AKP tabii mecrasında akmaya devam edeceğinden ANAP gibi dağılıp batmaktan kurtulacaktır.

Bu durumda Millî Görüş mecrasını dolduramayıp boş bırakan Saadet Partisi Eski Türkiye partilerini izleyerek sert muhalefet yaptığı AKP iktidarının istemeden ekmeğini yağlamaya devam etmektedir.

28 Şubatçı Eski Türkiye partileri cephesine lojistik destek sağlayarak AKP iktidarına zarar verdiğini zanneden Saadet Partisi kabuk yönetimi kendi kuyusunu kazmaktadır. Tabanını Millî Görüş çizgisinde tutmak yerine çizgisini belirsizleştiren kabuk yönetim Saadet Partisi camiasından hala oy alsa bile siyasi bilincini köreltmektedir. Bu yüzden Millî Görüş’ün tek temsilcisi Saadet Partisi Erbakan’ın benzetmesi ile içi saman dolu kuşa dönmüş durumda ve misyonunu hiçbir şekilde ifa edememekte, fonksiyonsuz kalmaktadır.

Oysa Saadet Partisi 28 Şubatçı Eski Türkiye partilerinin peşine takılıp kendini inkâr eden, Millî Görüş’ten sapan bir yola gireceğine Erbakan’ın izlediği politikaları sürdürebilse siyasi alternatif olarak her zaman iktidara yürüyüş için potansiyel desteğini koruyabilir. Ne var ki kabuk yönetimin emrine girdiği karanlık oda buna izin vermemektedir.

Saadet Partisi’ni Erbakan’sız Millî Görüş çerçevesine hapsederek yeni bir siyasi tablonun oluşturulmasına çalışan karanlık odaklar; AKP’nin fabrika ayarlarına geri döndürülmesiyle Millî Görüş gömleğini çıkardığı günlere geri götürmeye çalışıyorlar. Böylece Millî Görüş’le çiftekoldan sinsi bir ihanet savaşı yürütüyorlar.

Hem Saadet Partisi Millî Görüş istikametinden ayrılacak, hem de AKP yönelmekte olduğu Millî Görüş çizgisinden geri çevrilip, yolunu ayırdığı ilk günlerdeki fabrika ayarlarına tekrar döndürülecek. Yahudi’nin bunca akıllı, Millî Görüşçülerin bunca akılsız olduklarını görmek ne acı!

Oysa aklın yolu birdir. Saadet Partisi AKP iktidarının Yahudi’nin yaptığı fabrika ayarlarına geri dönmesine karşı çıkıp Millî Görüş’e yönelmesini teşvik etmelidir. AKP çünkü TÜSİAD tarafından Eczacıbaşı’nın evinde kurulmuştu. Erbakan’ın önü kesilip geri dönüşüne engel olunmak istendiği için çaresiz AKP’nin kuruluşunu ve iktidar olmasını desteklediler.

Sonra millî derin devlet Tayip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini engelleyip Başbakanlığa gelmesinin yolunu tıkadığı için AKP iktidarı Yahudi’nin kontrolünden çıktı ve giderek daha çok milli politikalar izlemek durumunda bırakıldı. Böylece giderek fabrika ayarları bozulan AKP Yahudi güdümlü iç ve dış güç odaklarının hedefi olmaya başladı.

AKP 13 yıllık iktidarı sonunda Yeni Türkiye sloganıyla Eski Türkiye ile onu kurmuş olanlar -Sabetayist Yahudiler- arasında kesin bir yol ayırımına geldi. Yaşanan yeni süreç budur.

Sayı:872

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar El-Aziz Editör - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

01

orhan ışıl - sayın editör,size birşey sormak istiyorum.erbakan hocanın leopar tankları projesi sebebiyle alman hükümetinden her ay maaş aldığına dair bir bilgi var.bu doğrumudur.ayrıca hocanın geliri nerelerdendi.allaha emanet olun.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Temmuz 21:52


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler