TÜRKİYE’Yİ OYMUŞ!

Türkiye’nin Suriye politikasından son derece rahatsız olan İsrail; bir yanda barış masasına oturup iki ülke arasında ilişkilerin normalleştirilmesi için müzakereleri yürütürken, meğerse diğer yandan da hummalı bir darbe hazırlığı yürütüyormuş! Ortaya çıkan gerçeklik budur.

İsrail, barış müzakereleri yapılırken…

TÜRKİYE’Yİ OYMUŞ!

Arkasında saklandığı paravanlara saldırıp paramparça eden, küfürler, hakaretler savuran, demediğini, etmediğini bırakmayanlara bakıyoruz İsrail’e, paravanın arkasındakine gelince üç maymunları oynuyorlar; görmüyorlar, duymuyorlar, bir şey demiyorlar!

Çünkü kullandığı paravanları, maskeleri kırıp parçalamakla İsrail’e bir zarar gelmeyeceğini çok iyi biliyorlar. Kullandığı paravanları, maskeleri kırıp dökerek İsrail’e zarar gelmeyeceği, kullanacağı daha çok paravanının, maskesinin olduğu bilinciyle hareket ediyorlar.

Yapıp ettiklerinin hıncını paravanlardan, maskelerden alanlar da yalnızca kendilerini değil, hedef olmaktan kurtararak İsrail’i de rahatlatıyorlar. İsrail ne yapsa, ne halt karıştırsa onun yerine başkaları sorumlu tutulup hedef yapılıyor ve tepkiler saptırılıyor. Dezenformasyonla İsrail’i hedef olmaktan çıkartıp korumaya almak, suçunu başkalarına yıkmak bir sektör gibi her alana yayılmış durumda.

Eğer paravanlar parçalanacaksa, maskeler düşürülecekse arkasındakini ortaya çıkarmaya ve teşhir etmeye yönelik olmalıdır; hokus-pokus yaparak saklamaya değil! İsrail’in arkasını boşalttığı paravanları kaldırıp piyonlarının taktığı maskeleri indirmek hedef saptırmaktır.

İsrail’i çağrıştırıyor diye terörün arkasında kim var, darbeyi kim örgütledi sorularını sormak risk haline getirildi. İsrail’le özdeşleşen “komplo” kavramı belleklerden silinmeye çalışılıyor. Beklenmedik gelişmeleri, yaşanan anlaşılmaz değişimleri, izah edilemez olayları şüpheyle karşılayıp arka planını merak etmek, araştırmak komploculuk diye itibarsızlaştırılıyor.

Kırk yıllık Yani, nasıl oldu Kani? Diye Anadolu’da bir söz vardır, ani değişimlerin arkasında bir şey aranması gerektiğini anlatan. Şu FETÖ denilen fenomen düne kadar gelene ağam, gidene paşam diyen, etliye sütlüye karışmayan, her iktidara, hükümete temenna çekmeğe ve menfaatini kollamaya çalışan ve pışt denildiğinde sümüklüböcek gibi kabuğuna çekilen, halim selim bir cemaat iken… Ne oldu da birden vatan kurtaran aslanlar pozuna büründü?

Pennsylvania’da yaşan 70’lik hasta moruğun TSK’nın hücrelerine kadar nüfuz edebileceği ve büyük bir organizasyonla korkunç bir darbe girişimi gerçekleştirebileceği herkese ısrarlı bir şekilde anlatılıp kabul ettirilmek isteniyor. Darbe girişimi başarılı olsaydı 70’lik moruğun eline ne geçecekti? Humeyni gibi gelip Türkiye’nin başına mı geçecekti? Hiç alakası yok.

Hafazanallah, o gözü dönmüş canilerin kalkıştığı darbe gerçekleşseydi Türkiye Suriye’den bin beter olurdu. O takdirde Pennsylvania’daki kuklanın da görevi biter, bir kurşun da onun kafasına sıkılırdı. Milletimizin ve dünyanın bu basit gerçeği öğrenmesini engelleyenin İsrail faktörü olduğu ise bir başka hazin gerçektir. İsrail’den azade darbe girişimi anlaşılamaz.

Türkiye’nin güçlenmesi, bölgenin lideri haline gelmesi, savunma sanayindeki hamleleri, art arda gerçekleştirdiği dev projeler ve her şeyden önemlisi bağımsız, özgün iç-dış politikalar geliştirmesi birçok ülkenin gözüne batsa da kendine tehdit olarak algılayan yalnız İsrail’dir. Bu yüzden Türkiye’nin başına ne gelse, nasıl bir çorap örülse İsrail’den gelir gerçekliği göz ardı edilemez, edilmemelidir. İsrail realitesi göz ardı edilerek hiçbir sorun çözülemez.

İsrail’in Türkiye’yi tehdit olarak algılamasının birçok nedeni var ama en başta geleni Suriye politikasıdır. İsrail başından beri Türkiye’nin Suriye politikasından rahatsızdır. Bilindiği gibi, Başbakanlığının ilk döneminde Erdoğan İsrail’le Suriye arasında arabuluculuğa soyunarak iki ülkeyi barıştırmaya kalktı. Kavga o girişimden sonra dışa vurup tırmanmaya başlamıştı.

Aslında İsrail ile Esat yönetimi arasında su sızmıyordu. Baba Hafız Esat MOSSAD desteği ile askeri darbe yapıp Suriye’deki Nusayri azınlığa dayalı dikta monarşisini oluşturdu. İsrail Suriye’nin zengin su kaynaklarına sahip Golan Bölgesini 1967 Savaşında işgal edip sonra tek taraflı ilhak ettiği halde baba-oğul Esat’lar hiç sorun yapmadılar. Ne var ki; Suriye İsrail ile içli dışlı, ülkeyi yöneten Muhaberat örgütü MOSSAD’ın kontrolünde olmasına karşın; iki ülke Arap ve kendi iç kamuoyları önünde kanlı-bıçaklı bir profil çiziyordu.

Başbakan Erdoğan Suriye’yi Mısır gibi İsrail’le legal şekilde barıştırmak, iki ülke ile dostluk ve komşuluk ilişkilerini geliştirmek istiyordu. İsrail ise o zamanlar Arap ülkelerinde popüler, prestijli olan Başbakan Erdoğan’a ve Türkiye’ye bir ders verip haddini bildirmek istiyordu.

Başbakan Olmert Türkiye’ye gelmiş, dolaylı İsrail-Suriye görüşmelerinde anlaşmanın imza atılacak noktaya getirildiği açıklanmıştı. Olmert İsrail’e döndüğünde, sürpriz şekilde Gazze bombalanıp büyük bir yıkım, katliam gerçekleştirilmişti. Böylece Başbakan Erdoğan’a, sen haddini bil, İsrail’le Suriye arasına girme, mesajı verilirken Arap ülkelerinin de güvendiğiniz Erdoğan işte bu diye uyarılması sağlanıyordu.

Ancak Başbakan Erdoğan o muamele karşısında İsrail’in umduğu gibi susup da kabuğuna çekilmedi. Yumdu gözünü, açtı ağzını, verdi veriştirdi. İsrail’in barış istemediğini ilan etti.

Bunun ardından Davos’ta bütün dünyanın gözlerini diktiği bir canlı televizyon programında Cumhurbaşkanı Simon Perez’in yüzüne İsrail’e en ağır hakaretler, suçlamalar yöneltti. Bu, Başbakan Erdoğan’ı yalnız Arap ve İslam ülkelerinde değil, tüm dünyada kahraman yaptı.

Onunla da yetinilmedi. İsrail’in Gazze ablukasını yarmak için uluslararası bir organizasyon ile sivil inisiyatif oluşturuldu ve Mavi Marmara baskınına yol açan olaya sebebiyet verildi.

Mavi Marmara olayı birçok önemli gelişmeye yol açtı. Türkiye ile İsrail arasına kapanması, unutulması mümkün olmayan bir kan davası girdi. Olay İsrail ile Erdoğan arasındaki sorun olmaktan çıktı Türkiye ile düşmanlığa dönüştü. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin dibe vurmasından İsrail zarar gördü. Bu yüzden barış için ısrarlı ve yoğun bir çaba harcadı.

Arap Baharı denilen fırtınanın kopmasıyla, domino etkisi yapan ayaklanmalar Suriye’ye de sıçradı. Ancak hiçbir ülkede Suriye’deki kadar tahribata yol açmadı. Çünkü diğer ülkelerde yönetimler feda edilerek rejimler kurtarıldı. Ancak Suriye’de İsrail Esat yönetiminden hiçbir şekilde vazgeçmediği için herhangi bir çözüm bulunamadı.

Gerek İsrail-Suriye barış görüşmeleri vesilesiyle gerekse Türkiye’nin komşu ülkeler ile sıfır sorun politikasının uygulanmasıyla Başbakan Erdoğan’la Beşşar Esat arasında bir dostluk ve komşuluk ilişkisi geliştirilmişti. Arap Baharı olayları Suriye’ye sıçradığında da bu ilişkiler sürdürülmek istendi. Suriye’nin demokrasiye tedrici geçiş yapması için Esat yönetimini her şekilde Türkiye desteklemeye çalıştı. Lakin Batı Dünyası bunu istemedi, müsaade etmedi.

Türkiye demokrasiden yana değil, Suriye halkının özgürlük taleplerine destek vermiyor, bu pragmatik, çıkarcı yaklaşımı ahlaki değil diye küresel medya ve yerli uzantıları eleştirdiler.

Bunlar Esat yönetimine de aman ha demokrasiye geçme, seçim yapılırsa İhvan-ı Müslimin kazanır, radikal İslamcılar yönetime gelir diye tehdit ve telkinlerde bulundular. Maksatlarını bildiği halde Türkiye Batılıların ikircikli, hilekâr politikalarına karşı fazla direnç gösteremedi, nihayet Beşşar Esat yönetimi ile arası açıldı.

İsrail; Türkiye’nin Suriye’ye girmesini, savaş çıkmasını, iç savaşın iki ülke arasında savaşa dönüşmesini ve Beşşar Esat’ın böylece Arap Baharından yırtmasını istiyor, bunun için her yola başvuruyordu. Suriye düşürdü diye gösterilen Türkiye’nin uçağını İsrail düşürdü ama anlamazdan gelindi. Türkiye birtakım imalar dışında İsrail’i doğrudan suçlayamadı.

Türkiye de İsrail ve Batılı ülkelerin Suriye’deki mutlak hâkimiyetlerini kırmak için Rusya’nın müdahil olmasını sağladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyareti sonrası Rusya’nın sürpriz şekilde Suriye iç savaşına bodoslama atlaması Türkiye hesabına idi. Türkiye’ninse Gürcistan ve Ukrayna konusunda NATO’ya karşı Rusya’yı kolladığı biliniyordu.

Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi ve Beşşar Esat yönetimi üzerinde etkili olması İsrail’in ve Batı Dünyasının tepkisine yol açtı. Doğu Akdeniz’e sevk edilen NATO donanması, Türkiye desteği olmadığından kıymetiharbiyesi, caydırıcı etkisi olmadı.

Rusya uçağının düşürülmesinin ise yine bir İsrail oyunu olduğu, darbe girişimi sonrasında, o iki pilotun gözaltına alınmasıyla anlaşılmış bulunuyor. Rusya’da Yahudi Oligarklarla başı dertte olan Devlet Başkanı Putin iç ve dış kamuoyunun tüm baskılarına rağmen Türkiye ile gerilimi tırmandırmadı, her vesile ile tansiyonu düşürmeye çalıştı. İsrail savaş çıkartamadı.

Türkiye’nin Suriye politikasından son derece rahatsız olan İsrail; bir yanda barış masasına oturup iki ülke arasında ilişkilerin normalleştirilmesi için müzakereleri yürütürken, meğerse diğer yandan da hummalı bir darbe hazırlığı yürütüyormuş! Ortaya çıkan gerçeklik budur.

İsrail Türkiye’de İsrail’dekinden daha güçlüdür sözünü bir defa daha doğrulayan darbe girişimi ordu bünyesinde hala ne denli nüfuzu olduğunu gösterdi. Ama diğer girişimleri gibi bu darbe girişimi de son derece aleyhine oldu. Büyük bir temizlik harekâtına yol açtığı açık seçik görülüyor. Nitekim İsrail ağzıyla konuşan Batılılar oldukça bundan tedirginler.

Gerçekten, Eski Türkiye kalıntılarını söküp atmak, kapsamlı bir temizlik yapmak için vesile ve gerekçe yapılacak böyle bir olaya çok ihtiyaç vardı, İsrail bunu sağladı. Zaten başından beri Türkiye bizzat hamle yapmak yerine İsrail’in hamlelerini aleyhine çevirerek sonuç elde ediyor. İsrail’in yaptığı yanlışları Dünya Siyonizm’inin namütenahi imkânları kaldırabilmede şimdiye kadar zorlanmadı. Bu ne kadar sürer bilinmez. Bu denli hovardaca aptal girişimler sonunda Dünya Siyonizm’inin namütenahi imkânlarının da dibi bulunacak gibi.

Erbakan Dünya Siyonizm’i ile mücadelesini sadece 1 ₺ ‘si olan birinin sonsuz parası olanla kumar oynamasına benzetiyordu. Her defasında bütün parasını masaya koyması gereken bu 1₺ sahibinin her zar atışında parası katlanarak büyür. Eğer tek bir kez düşeş atamazsa tüm parasını yitirip iflas etmek durumundadır. Yani ilanihaye hep kazanmak zorundadır!

Siyonizm ile mücadelenin beşeri güçle mümkün olamayacağını ifade eden Erbakan, hiçbir zaman sıfırlanıp yok olmadı. Böylece Allah’ın inayetiyle bir mucize gerçekleştirdi. Mucizesi halen devam ediyor. İnşallah kıyamete kadar da devam edecektir.

Dünya Siyonizm’inin gücünün zirvesinde olduğu 1969 yılında tek başına Millî Görüş’e start veren Erbakan mütemadiyen kazandığı için yok edilemedi. Siyonizm ise mütemadiyen her defasında kaybetti. SSCB dağılıp iki bloklu dünya düzeni yıkıldı. Tek süper güç ABD, Yeni Dünya Düzeni kurulduğunu ilan etti, şimdi o da yok. BOP ambalajı içinde Büyük İsrail’i de hayata geçiremeyen Siyonizm küresel ekonomik kriz içindeki ABD ve AB’ı da kaybetmeye başlamış durumda. Allah’ın avn-ı inayetiyle 21. Yüzyıl Millî Görüş’ün yüzyılı olacaktır.

Sayı: 924

26 Tem 2016 - 22:46 - Manşet



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

03

YUSUF - Milli Ordu kurulurken Medyasından, STK'lara, Ekonomiden Futbol camiasına kadar her yerde bir Millileşme akımı başladı. Nazar değmesin. İnsanların taraf değiştirmelerine şahit oluyoruz. Acaba siyaset içinde de tam manasıyla kriptolardan arındırılmış bir Milli Hükümet ve Milli muhalefet oluşur mu ?

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 26 Temmuz 22:46
02

EDİTÖR - SEZAİ BEY: Her zamanki çok bilmişliğin yine üzerinde. İsrail Türkiye'yi oyarken millî derin devletin ne yaptığı, bir önceki manşetimizde tüm ayrıntılarıyla var, lütfedip okusan, fena olmaz.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 26 Temmuz 22:46
01

Mehmet Sezai Aydıngöz - Bu İsrail,hem Türkiye ile anlaşma yapıyor,hemde ülkemizi oyarken:Acaba diyorum bu bizim Milli Derin Devletimiz nerede idi?

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 26 Temmuz 22:46


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler