HAYIR İNADI GÖZ ARDI

Hayır inadında diretenler; rejim yıkılıyor, demokrasi bitiyor, Meclis işlevini yitiriyor, yargının bağımsızlığı son buluyor, dikta yönetimine geçiliyor şeklindeki mesnetsiz yaygaraları itibar görmeyince “iktidar söylemiyle toplumu kutuplaştırıyor, ülke barışını bozuyor” ithamlarında bulunarak kendi yaptıklarını karşı tarafa yıkmaya çalışıyorlar.

Evet kampanyası sigaya çekilirken

HAYIR İNADI GÖZ ARDI

Her olayda olduğu gibi sesi çok çıkan azgın azınlık hayır kampanyasında da amaç için her yol mubah yaklaşımı içinde hiçbir hassasiyete aldırmadan yıkıcı davranırken evet diyenleri karalamada sınır tanımamaktadır. Hayır demenin gerekçelerine değil evet kampanyasının itibarsızlaştırılmasına abanıp mesai harcayan malum çevreler yine ‘yavuz bey’ rolünde.

367 icadından sonra cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesiyle kaçınılmaz hale gelen hükümet sistemi değişikliğine ilişkin anayasa değişikliğine yönelik itirazları ciddi bulunmadığından iktidarın argümanlarını kabahat gibi göstermeye yoğunlaşmaktadır.

Hayır inadında diretenler; rejim yıkılıyor, demokrasi bitiyor, Meclis işlevini yitiriyor, yargının bağımsızlığı son buluyor, dikta yönetimine geçiliyor şeklindeki mesnetsiz yaygaraları itibar görmeyince “iktidar söylemiyle toplumu kutuplaştırıyor, ülke barışını bozuyor” ithamlarında bulunarak kendi yaptıklarını karşı tarafa yıkmaya çalışıyorlar.

Her türlü yıkıcı kampanyaya, saldırgan muhalefete rağmen girdiği her seçimde milletinden aldığı desteği artmış, en sonunda % 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına diktatör demek toplumu kutuplaştırmıyor. Ama PKK, FETÖ hayır kampanyası yapıyorsa durup düşünmek, onların ülke yararına hareket etmeyeceğini dikkate almak lazım denildiğinde kutuplaşmayı körüklemek oluyormuş!

Vesayetçi yapının sermaye tekeli kırılınca yandaş sermaye oluşturuldu, medyadaki tekeli kırılınca yandaş medya oluşturuldu diye rakiplerine dönük karalama kampanyalarına, algı operasyonlarına başvuranlar kutuplaştırıcı olmuyor. Ama onlara cevap verildiğinde toplum kutuplaştırılmış oluyor!

Bölücü terör örgütü PKK, ihanet şebekesi FETÖ ile mücadeleyi zaafa uğratan, dış odaklar paralelinde Fırat Kalkanı harekâtına karşı çıkan yaklaşımlar kutuplaştırıcı olmuyor. Milletin yararı, ülkenin bekası için gerekli tedbirlerin alınması, adımların atılması kutuplaştırıyor!

Referandumda evet demek demokrasiden vazgeçmektir denilirse kutuplaştırıcı olunmuyor ama terörün kökü kazınacak denilirse kutuplaştırıcı olunuyor! Evet demek diktatör istemek demektir denildiğinde toplum kutuplaşmıyor; ama hayır demek kaosa yol açar denildiğinde kutuplaştırılmış oluyor! Malum kesim ne yapsa hoş, iktidar ne yapsa kutuplaştırıcı oluyor...

İktidar partisi Meclis’ten geçen anayasa değişikliğinin demokrasi adına ülke yararına neler getirdiğini maddeler halinde sayan açıklamalar yapıyor, broşürler yayınlıyor. Toplantılarda ve televizyon programlarında görüşlerini dile getiriyor. Yöneltilen eleştiriler, sorular cevabı ile karşılık buluyor. Tatmin olmayanlar ikna edilmeye çalışılıyor. Demokratik bir mücadele, medeni bir rekabet, modern bir kampanya yürütülüyor. Ve buna öfke duyuluyor!

Yönetimde çift başlılığın geçmişte ülkenin başına ne felaketler getirdiğinin örnekleri sayılıp cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle bunun daha ileri boyutlara varabileceğinin, ülkenin bütünlüğünü ve bekasını tehdit eder hale gelebileceğinin argümanları sıralanıyor.

Geçmişte toplumsal desteğe sahip olan bütün siyasi liderlerin çift başlılıktan yakındıklarını ve başkanlık sistemini istediklerini anlatan açıklamaları belgeleriyle kamuoyuna sunuluyor.

Ülkenin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri görerek mevcut durumun sürdürülemez olduğu kanaatine varıp Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Meclis’ten geçirilmesinin öncülüğü misyonunu üstlenen MHP lideri Devlet Bahçeli de referandumda neden evet denilmesi için gerekçelerini kamuoyu ile paylaşıyor. İkna metoduna dayalı evet kampanyasını yürütüyor.

Hayır kampanyasını yürütenlerin de argümanlarını, gerekçelerini ikna edici metotlarla halk önünde açıklamaları gerekmez mi? Meclis’ten geçmiş bulunan anayasa değişikliği onaylanıp yürürlüğe girerse yönetimde hangi sıkıntılara yol açar, demokratik işleyişte hangi sorunları beraberinde getirir diye kanıtlarını gösterip halkı bilgilendirmeleri en doğrusu değil mi?

Ama hayır! İşleri güçleri algı operasyonları, kafa karıştırıcı demagojiler, zihin bulandırmayı amaçlayan illüzyonlar yaparak, gerçekleri gizleyerek, doğruları çarpıtarak karşı kampanya hakkında karalayıcı, itibarsızlaştırıcı etki oluşturmaktan ibaret. Maksat kamuoyunun ilgisini konuya değil polemiklere çekip referandumu karambole getirmek.

Bir kaşık suda fırtına koparıp, ortalığı toz duman altında bırakarak görülmesini engellemek istedikleri konular aslında oldukça sınırlı, anlaşılması da kolay. Bunlar şöyle sıralanabilir…

Kuvvetler ayırımı şimdiki sistemde mi, yoksa yeni sistemde mi sağlıklı işler? Meclis şimdiki sistemde mi, yoksa yeni sistemde mi daha bağımsız, vesayetsiz görev yapar? Yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki etkisi şimdiki sisteme göre yeni sistemde artar mı, azalır mı?

Meclis ve yargının yürütme üzerindeki denetim kabiliyeti şimdiki sistemde mi daha sağlıklı, etkili işlemekte; yoksa yeni sistemde mi?

Demokrasinin işleyişi, toplumun siyasi iktidar üzerindeki etkisi şimdiki sistemde mi başarılı olmakta, yoksa yeni sistemde mi? Yeni sistem de vesayet demokrasisine imkân verir mi?

Ülke hizmetlerinin görülmesindeki kararlılık, sürat, verimlilik şimdiki sistemle mi daha ideal yoksa yeni sistemde mi? Koalisyon hükümetleri ülke için yararlı mı, zararlı mı?

Şimdiki sistemde tarafsız cumhurbaşkanı, hakem ve emniyet supabı olarak beklendiği gibi işlevsel mi, milletin beklentilerine cevap verebiliyor mu? Yoksa başbakanlıkla birleştirilerek milletin doğrudan seçtiği partili cumhurbaşkanı ülkenin birliği, bütünlüğü için risk mi? Şimdi yürürlükte olan sistemdeki çift başlılık mı ülkenin birliği, bütünlüğü, bekası için daha riskli?

Şimdiki sistemin sorumsuz cumhurbaşkanına tanıdığı fevkalade geniş yetikler referandum sonunda doğrudan halk tarafından seçilmesiyle icranın başı başbakan karşısında dengeyi alabildiğine bozmuş durumda. Parlamenter sistemin gereği sembolik cumhurbaşkanlığının tesisi için yetkilerinin azaltılması ve Meclis tarafından seçilmesi için de anayasa değişikliği referandum gerekiyor! Hayır oyları çok çıkarsa parlamenter sisteme tekrar dönülmeyecek; bu ucube sistem devam edecek! Sağlıklı işleyebilecek bir parlamenter sistemin getirilmesi artık çok daha zor/meşakkatli bir iş. Evet oyu eğer çok çıkarsa cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi artık yürürlüğe girmiş olacak. Bunların hangisi tercihe şayan?

Referandum kampanyasında evet ya da hayır için çalışanlar bu soruların cevaplarını, ikna edici şekilde vermek durumundadırlar. Halkın sağlıklı tercih yapması için bu gereklidir. Biz referandumda evet oyu verilmesini istediğimiz için yukarıdaki sorulara kendi bakış açımıza göre vermeye çalışalım…

Kuvvetler ayırımı şimdiki sistemde mi yoksa yeni sistemde mi sağlıklı işler sorusu en fazla tartışılan konudur. Şimdiki sistemde tek başına iktidar olan partinin lideri başbakan olduğu zaman yürütme ile yasama tam olarak birleşmekte, arada hiçbir sınır kalmamaktadır. Tüm yasalar başbakanın talimatıyla çıkarılmaktadır. Başbakanın istediği yasayı parlamentodan çıkarmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. İstediği yasayı çıkartan bir başbakan, yargıyı da etkileme gücüne sahiptir. Yani parlamenter sistemin kuvvetler ayırımı tamamen sözde kalmaktadır. Koalisyonlarda ise her yasa, icraat pazarlık konusu yapıldığı, bakanlar bağımsız hareket ettiği için devlet çarkı adeta durmakta ve geriye gidiş başlamaktadır.

Oylanacak yeni sistemde yürütme tek başlı hale getirilmekte, hükümetin kuruluşunda asla koalisyon söz konusu olmamaktadır. Parlamento yürütmeden tamamen bağımsız yasama faaliyetlerini sürdürürken her türlü denetim mekanizmasına sahip olmaktadır. Yalnız bütçe yasasını icranın başı olarak cumhurbaşkanı Meclis’e götürmektedir. Onun dışındaki hiçbir yasa teklifini Meclis’e götürmesi söz konusu olmamaktadır. Görüldüğü gibi Meclis daha da güçlenip bağımsız hareket etme kabiliyetine kavuşmaktadır. Kuvvetler ayırımı uygulaması da mümkün hale gelmektedir.

Burada yapılan tek itiraz cumhurbaşkanı iktidar olan partinin genel başkanı olur milletvekili listesini kendi yaparsa Meclis’i etkiler şeklindedir. Şimdiki sistemde iktidar partisi lideri öyle yapıyor ve Meclis’i bloke ediyor zaten. Bunu önleyecek olan siyasi partiler yasasıdır; onun ayrıca çıkarılması lazım. Seçim yasasında yapılacak değişiklikle de bu kısmen önlenebilir. Bu durumun cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde daha kötüye gideceği söylenemez.

Bir itiraz da cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisinedir. Mevcut sistemdeki kanun kuvvetinde kararname yetkisi alınıyor, yerine düşük düzeyde kararname yetkisi veriliyor ki Meclis istediğinde yasa çıkartıp geçersiz kılabiliyor. Bunda yine iyileştirme söz konusudur.

Parlamenter sistemde tek başına iktidar olan partinin lideri yasamayı yürütmeyi tek başına oluşturup yargıyı da etkilediğinden, dış güçlerin etkisine maruz kalabilir, vesayet oluşabilir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde güçler ayrılığı olduğu için bu hiç kolay olmaz. Eğer erklerden biri vesayet altına girerse diğerleri direnebilir, toplumu uyarabilir.

Güçlenen bağımsız Meclis yürütme üzerindeki denetim mekanizmalarını kullanmada daha etkili hale gelecektir. Karşılıklı seçim yenilme yetkisi de uzlaşma ve uyum sağlayacaktır. Bu fevkalade doğru alınmış tedbir bile olumsuz gösterilmeye çalışılmaktadır.

Parlamenter sistemde devleti ya da vesayet rejimini temsil eden cumhurbaşkanı ile halkını temsil eden başbakan ikilemi yerine; icraatlarından sadece halka hesap verecek, geleceği ona bağlı bir cumhurbaşkanı daha demokrat olmak zorundadır. Şu anda cumhurbaşkanını da içinden başbakan çıkaran Meclis’i de millet seçtiğinden milli iradeye dayalı iki başlı güç merkezi oluşmaktadır. Bu yüzden yürütme ile ilgili iki güç merkezinin birleştirilmesi zorunlu hale gelmiş bulunuyor. Aksi halde bu durum ülkenin birliğini, bütünlüğünü, bekasını tehlike altına sokacaktır. Yürütme çift başlı olamaz.

Yürütmede sürat ve kararlılık için yeni sistem hiç kuşkusuz ki tercihe şayandır. Koalisyonu seçimden önce mümkün kılsa da hükümet kuruluşunu çıkmaza sokması söz konusu değil. Çoğunluğa dayalı tek başlı yürütme ülkenin birliği bütünlüğü için de güçlü bir teminattır.

Eğer hayır oyları çok çıkarsa parlamenter sisteme dönüş zorlaşacak. Evet oyları çok çıkar ve yeni sistem onaylanırsa yürürlüğe girmiş olacak, ülke kaostan kurtulacak. Bir yanda ne olacağı kestirilemez belirsizlik süreci ve ortamı; bir yanda ne getirip ne götürdüğü çok açık bir metin halinde ortaya konulmuş cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi. Elbette ki ikincisine onay vermek en doğrusu. Ülkenin, milletin yararını düşünenler için aklın yolu bir!

Ne yazık ki; evet diyenlerin de, hayır için inat edenlerin de papağan gibi ezberledikleri bazı klişe sözler dışında gerçeği, doğruyu öğrenmek için samimi bir çaba göstermediklerini hep görüyoruz. Bu da toplumsal bilincimizin gelişmesinde handikap oluşturuyor.

Sayı: 954

28 Şub 2017 - 12:51 - Manşet



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler