Önce Suruç’taki bombalı eylemle sarsıldı Türkiye…
32 ölü ve onlarca yaralı…
Karanlık medya saldırıya hedef olanları sözde Kobani’de ki çocuklara oyuncak götüren barışseverler şeklinde kamuoyuna lanse etti!
Şer medya herkesi kör âlemi sersem yerine koyduğu için bu illüzyonu millete yutturacağından emindi.
Zaten kökü dışarıda medya puştları şimdiye kadar ne söylediler de toplum “Hayır… Öyle değil doğrusu bu” dedi ki!
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi; “Kobani’de götürülen oyuncaklarla oynayacak çocuk kalmadı!”
Çünkü DEAŞ’ın Kobani saldırısıyla birlikte on binlerce Kürt akın akın sınırdan ülkemize giriş yaptı ve mülteci kamplarında yaşamlarını sürdürüyorlar!
Kobani’li çocuklara oyuncak götürmek niyetindekiler eğer samimi iseler zahmet edip ta Kobani’ye gitmek yerine sınırdaki mülteci kamplarını ziyaret edebilirler!
Açıkçası Kobani’ye gidenler ya PKK saflarında ya da YPG saflarında savaşmaya giden gönüllü teröristlerden oluşmuş bir gruptu!
Saldırının DEAŞ tarafından gerçekleştirildiği açıklandı!
Suruç saldırısının ardından art arda asker ve polis şehit haberleri ile ülke çalkalandı.
Asker ve polis saldırılarını PKK terör örgütü üstlendi.
Sonrası malum.
TSK’nin havadan ve karadan DEAŞ ile PKK kamplarına yönelik gerçekleştirdiği askeri operasyonlar başladı.
Peki, bu terör saldırılarının perde gerisinde ne vardı?
Olup bitenleri planlayan üst akıl kimdi ve ne amaçlıyordu?
Milli derin devlet bu Kabalist üst akla nasıl karşılık verdi?
Öncelikle yanlış teşhisle doğru tedavi uygulanamaz!
Eğri cetvelle doğru çizgi çizilemez!
Bu tür küresel operasyonlarda sağlıklı analiz yapabilmek için mutlaka teşhisi doğru ve isabetli koymak şarttır!
Ülkemizde 1980 öncesi yaşanan sağ-sol kavgası, ASALA terörü ile 1980 sonrası zuhur eden PKK terörünün gizli patronu ve üst aklı İsrail’dir!
MOSSAD ile güdümündeki CIA ve M16 gibi uluslararası istihbarat kuruluşları PKK’nın arkasına saklanarak Sevr’i hayata geçirebilmek için yıllardır psikolojik harp tekniklerini ülkemizde uygulayıp duruyorlar!
Zaten PKK, Arz-ı Mevud'a inanan Siyonist şer mihrakların Türkiye'yi bölmek için kurdukları bir taşeron terör örgütüdür!
PKK, İsrail ve Siyonizm'in menfaatlerine hizmet ettiği için dünyanın en güçlü devletleri tarafından yıllardır korunup desteklendi, himaye ve yardım gördü!
Türkiye, İsrail'le metres hayatı yaşamaya, emrine amade olmaya razı gelmişse ülkede terör olayları sıfırlanmış; ne zaman İsrail'in kontrolünden çıkarak küresel sermayeye rağmen kendi ayakları üzerinde durmaya niyetlense bu uğurda çeşitli proje ve girişimlerde bulunmaya kalkışsa terör aniden tırmanışa geçmiştir!
Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerin zirve yaptığı Ecevit'in başbakanlığındaki ANASOL-M iktidarında PKK eylemleri neredeyse bitmişti!
Oysa PKK terörünün ülkeyi kasıp kavurması için son derece uygun bir konjonktür söz konusuydu!
Ama nedense PKK terör örgütü bu uygun ortamdan yaralanmayı kendine yakıştıramadı!
AKP iktidarı enkaz devraldığı ülkeyi şahlanışa geçirerek küresel boyutta gıpta ile bakılacak süper projelerin altına imza atmasına; siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri güç olarak ülkeyi zirveye çıkarmasına; toplumsal barışı sağlamasına; ileri demokrasi ve insan hakları uygulamalarını hayata geçirmesine; Türkiye'yi bölgesinin lideri yeni bir küresel güç yapmasına rağmen terör hortladı!
İsrail’in mevcut küresel konjonktürde Türkiye’yi hizaya getirip burnunu sürtmesi için elindeki tek kozu terördür!
Ancak bu sefer yalnızca PKK’yı değil senkronize bir şekilde DEAŞ, YPG ve DHKP-C terör örgütlerini de harekete geçirdi!
PKK, YPG ve DHKP-C isimleriyle İsrail’in birlikte anılması toplumda kabul görse bile DEAŞ’ı bu kategoriye bizim ilk defa sokuyor olmamız okuyucularımız arasında şaşkınlık yaratabilir.
Çünkü geçmişte DEAŞ ile ilgili yayınlarımız ve değerlendirmelerimiz malum!
Suruç bombalı eylemini gerçekleştiren DEAŞ!
Bu doğru.
Ancak asıl cevabı verilmesi gereken soru şu: Hangi DEAŞ?
Siyonizm güdümlü yerleşik emperyalist nizam ile Türkiye merkezli milli derin devlet ve küresel uzantıları arasındaki dünya hakimiyeti kavgası boyutları itibariyle global etkilenmelere, değişimlere sebep olduğu için medya dünyasında son günlerde satır aralarında şöyle bir tartışma yapılmaya başlandı:
Hangi ABD?
Hangi Avrupa?
Hangi Rusya?
Biz bu değerlendirmelere yenilerini ekleyerek diyoruz ki;
Hangi PKK?
Hangi DEAŞ?
Suruç bombalı eylemini gerçekleştiren İsrail’in etkisindeki DEAŞ militanlarıydı!
Çünkü DEAŞ veya PKK gibi örgütlerin daima tek bir devlet tarafından kontrol altında tutulması yapılanmaları ve misyonları sebebiyle mümkün değildir.
Güçlü ülkelerin, küresel istihbarat örgütlerinin dışarıdan her türlü müdahalesine, yönlendirmesine açıktırlar!
İsrail’in etkisindeki DEAŞ militanları Suruç bombalı eylemini gerçekleştirdi dedik.
Nereden belli?
TSK, sınıra yakın DEAŞ kamplarını bombalarken TV ekranlarından oldukça ilginç bir ayrıntı kamuoyuna servis edildi!
TSK’nin operasyon yaptığı DEAŞ militanlarının Özgür Suriye Ordusuyla çatışma halinde oldukları bilgisi paylaşıldı!
Özgür Suriye Ordusunun Baas rejimiyle çatışma halinde olduğu düşünüldüğünde Türkiye sınırına yerleştirilen DEAŞ mensuplarının Esed rejimiyle işbirliği halinde oldukları rahatlıkla anlaşılabilir.
Esed rejimini ayakta tutan asıl güç ve iradenin Dünya Siyonizm’i ile İsrail olduğu gerçeği düşünüldüğünde Suruç saldırısını düzenleyen DEAŞ’ın hangi istihbarat örgütünün emrinde olduğu aşikâr değil mi?
Ayrıca Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusunu desteklediği realitesinden yola çıkarsak Mehmetçiğe kurşun sıkan hainlerin içinde DEAŞ militanı görünümlü MOSSAD ajanlarının, İsrail ordusu askerlerinin olduğundan kimsenin şüphesi olmasın.
Türkiye ile çatışma halindeki DEAŞ’ın küresel güç odaklarının idaresinde olduğu fikrinin en temel kanıtlarından birisi de HDP yetkililerinin DEAŞ’a yönelik TSK tarafından sürdürülen operasyona karşı çıkmış olmasıdır!
Normalde HDP’nin Suruç’u bombalayan DEAŞ kamplarının TSK tarafından dövülmesine alkış tutması gerekmiyor mu?
TSK’nin sınırımızdaki DEAŞ kamplarına askeri operasyon düzenlemesine DEAŞ’ın kontrolü altındaki haber sitelerinde Türkiye aleyhine en ufak bir açıklamanın yapılmamış olması çok ilginç değil mi?
İsrail’in içine sızdığı ve MOSSAD unsurları tarafından sevk edilen sınırımızdaki DEAŞ yapılanmasının Türkiye’ye saldırtmasının amacı çok net!
Suriye iç savaşına Türkiye’yi çekmek ve TSK’ni bu çatışmanın bir unsuru yapabilmek!
Ancak küresel karanlık mahfiller kazdıkları kuyuya bir kez daha kendileri düştüler!
Milli üstün akıl, Siyonist üst aklı yeniden tuş etmeyi başardı!
Milli derin devlet, Suruç saldırısı, asker ile polislerin şehit edilmesi olayları bahanesiyle içimizdeki İsrail’in derin tohumlarına çok büyük darbeler indirdi.
Türkiye’nin egemen şer odaklarla girdiği küresel kavgada olmazsa olmazı her olayda mutlaka haklı konumda olmayı kendisine şiar edinmiş olmasıdır!
Suruç eyleminde 32 kişinin ölmesi, onlarcasının yaralanması, asker ve polislerin şehit edilmesi sınırdaki MOSSAD kontrolündeki DEAŞ kampları ile birlikte Kandil’deki PKK yerleşkesinin Türkiye tarafından bombalamasına son derece haklı bir gerekçe oldu.
Türkiye haklı olmadan, dünyaya etkin bir gerekçe sunmadan DEAŞ kampları ve Kandili bombalamaya kalkışsaydı eğer İsrail, ABD ve müttefik Batılı ülkeler gök kubbeyi ülkemizin başına geçirmek için tüm imkânlarıyla özellikle medya gücüyle çoktan saldırıya geçmiş olurlardı.
Ancak Suruç bombalı eylemi ve güvenlik güçlerinin şehit edildiği haberleri DEAŞ ile PKK kamplarına askeri operasyon düzenlemesi konusunda Türkiye’yi uluslararası toplumda son derece haklı ve güçlü bir konuma getirdi!
Bu nedenden dolayı zaten Türkiye düşmanı emperyalist devletler askeri operasyon nedeniyle gık dahi diyebilmiş değiller!
Milli üstün akıl, Suruç ile güvenlik güçlerine yapılan terörist saldırıları bahane ederek ülke içinde hücre tipi yapılanma şeklinde organize olmuş ve Gezi Parkı, Kobani eylemleri benzeri toplumsal isyanlarda sokaklara çıkıp ülkeyi savaş meydanına çeviren marjinal terör örgütü mensuplarına yönelik 30 ili kapsayacak şekilde çok başarılı operasyonlara imza attı.
Bu operasyonlarda DEAŞ, DHKP-C ve PKK üyesi yaklaşık 1000 kişinin yakalandığı resmi makamlarca doğrulandı.
Türkiye’nin elinde güçlü ve haklı bir gerekçesi olmadan 30 ili kapsayacak şekilde ve 1000 teröristin yakalanmasıyla sonuçlanacak bir güvenlik operasyonuna yeltenmesi olacak şey değildir!
Sadece Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz ile Ethem Sarısülük’ün görülen davalarının medya puştları tarafından toplumun huzurunu kaçırmak, milletin birliğini bozmak için nasıl istismar edildiği dikkate alındığında Emniyet güçlerinin 1000 tane Berkin Elvan’ı yakalayacak boyutta bir iç operasyona imza atmış olmasının küresel güç odaklarının kışkırtmalarıyla ülkemizde ne çaplı büyük sorunlara, kavgalara, sokak eylemlerine yol açacağını varın siz hesaplayın!
Milli derin devletin Suruç saldırısı ile güvenlik güçlerinin şahadetini haklı gerekçe yaparak elde ettiği en büyük diplomatik kazanım ise İsrail başta olmak üzere tüm Batılı devletlerin karşı çıktıkları sınırdan Suriye içlerine doğru 40 km.lik alanı kapsayacak güvenli ve uçuşa yasak bölge planını ABD yönetimiyle anlaşarak hayata geçirmeyi başarmış olmasıdır.
Çünkü güvenli bölge planı birkaç açıdan Türkiye için küresel anlamda büyük imtiyaz ve ayrıcalık demektir.
Çünkü İsrail’in Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile Suriye’nin Kuzeyini kontrol eden PYD’yi birleştirip Irak-Suriye ekseninde açmak istediği Kürt koridoru stratejisi Türkiye’nin güvenli bölge planını devreye sokmasıyla artık hayal olmuştur.
Barzani iktidarının hakimiyeti altında tuttuğu ve Irak’ın en büyük petrol rezervlerini içinde barındıran Kerkük-Musul gibi kentlerde çıkartılan petrolün Kürt koridorunun kontrolü altında borularla İsrail’in Hayfa limanına taşınması ve tüm dünyaya dağıtımının buradan yapılması planı güvenli bölge çalışmaları sebebiyle BOP gibi bir daha kullanılmamak üzere tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır artık.
Ayrıca Irak ve Suriye’nin Kuzeyinde önce De facto bir Kürt yapılanması ardından Türkiye’nin Güneydoğu ile Doğu Anadolu Bölgesini içine katarak İsrail kontrolündeki bir Kürt Devleti kurma planları da güvenli bölge girişimi dolayısıyla akamete uğratılmıştır.
Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölgenin tatbik edilmesinin Türkiye açısından asla göz ardı edilmeyecek en önemli yararlardan birisi de Suriye’deki Esed rejiminin varlığını daha fazla sürdürmesinin imkânsızlığına yol açacak sürpriz gelişmelere gebe olması gerçekliğidir!
Her şeyden evvel açıkça Özgür Suriye Ordusunu desteklediğini beyan eden Türkiye, Esed rejimiyle savaş halindeki muhalif birliklere sınırdan 40 km içeride kontrolü altında tuttuğu güvenli bölgeden çok daha rahat bir şekilde her türlü askeri lojistik desteği sağlama imkânına kavuşacaktır.
Bu ise sadece Şam ve civarını kontrol altında tutan Esed zaliminin sonu demektir!
Siyonist emperyalist Haçlı güç odakları Türkiye’yi Suriye bataklığına çekmek bölgedeki ateşi ülkemize sıçratmak isterken milli üstün akıl kazdıkları kuyuya şer mahfillerini düşürmeyi başardı elhamdülillah!
Dünya Siyonizm’i ile hinterlandı Tapınak Şövalyeleri Türkiye’yi yok etmek ve bölüp parçalamak için 50 yıldır neyi planladılarsa, hangi komployu kurup ne tür tezgâhı sahnelemeye çalıştılarsa istisnasız hepsinde çuvallayarak mağlup oldular!
Tıpkı Suruç saldırısı ile polis ve askerlerin şehit edildiği terör olaylarında olduğu gibi!
Kısacası her şey milli derin devletin kontrolü altında!
Korkuya, endişeye, ümitsizliğe neden olacak herhangi durum mevzu bahis değildir.
Sayı:872
Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)halil sırakaya - teşekkür ederim gerçekten güzel yorum herşeyi birleştirip özetlemişiniz elinize sağlık.
Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.