NUR TOPU GİBİ KAOS

Türkiye 7 Haziran 2015 Seçiminde nur topu gibi bir yeni siyasi kaos doğurdu. Lakin kaostan bir düzen çıkartmak kurulu düzeni değiştirmekten çok daha kolay, daha elverişlidir.

Türkiye’nin 7 Haziran’da doğurduğu tablo:

NUR TOPU GİBİ KAOS

7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarının ortaya koyduğu tabloda öne çıkan en önemli 4 husus şudur:

1-Küresel güçler ve yerli uzantılarının hala çok büyük bir kamuoyu oluşturma gücünün olduğunu görmüş olduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu13 yıllık iktidarlarındaki büyük başarılarını ve gerçekleştirdikleri küresel ölçekli muhteşem projelerini arkalarına alarak devletin imkânlarını da kullanıp çifte koldan çok başarılı bir seçim kampanyası yürüttüler. Buna rağmen Eski Türkiye koalisyonuna kıl payı da olsa seçimin kaybedilmiş olması, şüphesiz küresel güçler ve yerli uzantılarının açık desteği ile mümkün oldu. Bu sonuç onların gücünü açıkça gösterdi.

AKP’nin seçim kampanyasında dillendirdiği söylemi makul, mantıklı, ikna edici ve inandırıcıydı. Kullandığı sloganlar etkili, müzikler albenili, organizasyonlar başarılı, mitingleri kalabalık olduğu kadar coşkuluydu. Bütün bunlara rağmen -aldığı sonuç küçümsenemezse dahi- yeniden iktidar olamayışı küresel güçlerin güdümündeki Eski Türkiye yapılanmalarının hala etkili olduklarını ve kamuoyu oluşturma imkânlarına sahip bulunduklarını göstermektedir.

Turgut Özal’ın yapamadığını Tayip Erdoğan yaparak millî medyayı oluşturdu ama hala yetersiz ve karşı taraf nitelik ve nicelik olarak hala baskın konumda. Lakin Cemaat medyasının desteği, şiddetli iktidar karşıtlığı Eski Türkiye medyasına büyük katkı yaptı ki, bu onlar için bir noksanlık demektir. Cemaat nihayet İslami bir organizasyondur, onlarla stratejik değil yalnız konjonktürel bir ittifak oluşturdu. Nitekim aralarında Ergenekon Davası gibi kapanması mümkün olmayacak, unutulamayacak bir kin ve düşmanlık söz konusudur ki bu handikabı iki taraf da aşamaz.

Çok açık dış destekli Eski Türkiye ittifakının agresif muhalefeti karşısında anamuhalefet partisi CHP’ye 15 puan fark takarak sandıktan açık ara birinci parti çıkması nereden bakılırsa bakılsın Haziran Seçimini AKP’nin galip olarak bitirdiği açıktır. Ne var ki bir önceki seçime göre uğradığı oy kaybı karşıtları için büyük bir umut ve teselli kaynağı olmaktadır. Lakin bu umutları/tesellileri yanıltıcıdır, gördükleri seraptır. Bu seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı tablonun altında ezilerek bir erken seçime gitmek zorunda kalacaklardır. Görünen köye kılavuz gerekmez.

2-AKP 13 yıllık iktidarında, Eski Türkiye karşısında köklü bir mücadele vererek sürekli artan bir trendde Millî Görüş’ü fiilen Türkiye’nin devlet politikası haline getirdi. Türkiye’nin millî çıkarlarını esas alan, bölge ülkelerinin yararını gözeten, mazlum toplumlara kol kanat geren şahsiyetli dış politikalar geliştirip uygulamaya koyması emperyalist küresel güçlerle yerli uzantılarını azdırdı.

Türkiye’nin bölge lideri küresel bir güç haline gelip yıldızının parlayarak yükselmesi emperyalist küresel güçlerle menfaat birliği içindeki yerli müttefiklerini AKP iktidarına karşı harekete geçirdi. AKP iktidarı Millî Görüş politikalarını uygularken Millî Görüş kadrolarını kilit konumlara getiriyor, Yeni Türkiye yapılanmasında temel unsur olarak konumlandırıyor. Bu hayati önemdeki değişim ve radikal söylemler nedeniyle verilen oy kaybının pek bir önemi yoktur, telafi edilebilir.

Özellikle AKP iktidarı ile Cemaat arasındaki kavga sürecinde devletten tasfiye edilen kadroların Millî Görüşçülerle ikame edilmesi Türkiye’nin yaşadığı yapısal değişime ivme kazandırdığından Eski Türkiye unsurları panikleyerek zıt/aykırı kesimlerle kaçınılmaz şekilde ittifak oluşturdular ki bu sürdürülebilir değildir.

AKP iktidarının özellikle Eski Türkiye karşıtı Yeni Türkiye sloganıyla girdiği 7 Haziran Seçiminin kampanyalarını Millî Görüşçü çizgide yürütmüş olması, Refah Partisi tabanı ile bütünleşmesine neden olmuştur. AKP artık Millî Görüş partilerinin tabanına oturmuştur. Eski Türkiye partileri bu yüzden karşısında ittifak kurup bütünleşmişlerdir. Seçim sonuçlarına böyle bakıldığında AKP’yi başarısız değil aksine fevkalade başarılı buluyoruz. Saadet Partisi’nin aldığı oy da ilave edilirse bu başarının daha da büyük olduğu görülür.

AKP artık 3 Kasım 2002 Seçimindeki gibi bir koalisyon değil; Millî Görüş kadrolarıyla tabanına, politikalarına, ilkelerine dayanan, Selçuklu-Osmanlı çizgisindeki tamamen millî ve yerli bir parti haline gelmiştir. Özellikle 7 Haziran seçiminde bu nitelikleri ile meydanlara çıkan AKP iktidarını milletimiz her şeye rağmen Refah Partisi’nden daha güçlü şekilde birinci parti yapmıştır. Özal’a ve ANAP’a yapılan Erdoğan ve AKP’ye de yapılmış lakin başarılı olunamamıştır.

3-Bu seçimin galibi zannedildiği gibi ne MHP ne HDP’dir. Gerçek galibi Cemaat’tir. AKP’nin tek başına iktidar olamaması Cemaat’le mücadelenin sürdürülmesini imkânsız kılmıştır. Cemaat ile ittifak halinde AKP iktidarına karşı kampanya yürüten partiler paralel yapının tasfiye edilmesine müsaade edemezler.

Cemaat’in bir yetkilisinin daha önce yer verdiğimiz şu sözleri artık ete kemiğe bürünüp gerçeğe dönüşmüş bulunuyor: Cemaat eski gücünü yitirdi diyorlar bu doğru değil. Daha önce AKP iktidarını desteklerken toplumun yarısı arkamızdaydı. Şimdi, AKP iktidarı karşısında yine toplumun yarısı arkamızda!

Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu tabloya bakıldığında Cemaat ile ittifak durumundaki partiler açıkça büyük çoğunluğu sağlamış bulunuyorlar. Cemaat’in artık devlet kurumlarından tasfiyesi, siyasetten, ekonomiden, sosyal-kültürel hayattan uzaklaştırılması mümkün olmadığı gibi kimse yükselişine engel olamaz. Bu da Eski Türkiye’nin laik partilerinin temelde İslami olan Cemaat’in içinde erimesi sonucunu doğuracaktır.

Ayrıca Ergenekon davası ve AKP iktidarı ile mücadele süreçlerinde siyasallaşan Cemaat’in çok daha siyasetin içine gireceğini, üç partiden oluşan ittifakın vazgeçilemez unsuru olacağını izahı gerektirmeyen açıklıkta göstermektedir. Yıllardır yazdığımız gibi, Türkiye siyasetinin Cemaat ile AKP arasında kutuplaştırılması bir millî derin devlet projesidir. Amacı ise Eski Türkiye partilerini tasfiye edip Millî Görüş ve Nurculuk temelli, bölgesel ve küresel nitelikli iki İslami partiyi Türkiye siyasetinin merkezine oturtmaktır. 7 Haziran Seçimi bu yönde büyük kazanımlara ve imkânlara yol açmıştır.

4-Bu seçim sonuçlarının CHP yönetimini zor duruma sokacağı açıktır. Kemal Kılıçdaroğlu eğer istifa etmezse HDP’ye katılımlar devam eder. İstifa ederse yeni yönetimin oluşturulması sancılı olur ve CHP’yi daha da eritir. Rejimin kurucusu, temsilcisi ana muhalefet partisi CHP’nin tasfiye sürecine girmesi Eski Türkiye için büyük bir kayıp, Yeni Türkiye için büyük bir kazanımdır.

MHP ve HDP’nin iktidar potansiyelleri bulunmadığından yeni bir siyasi oluşumun kaçınılmazlığı ortadadır. Yeni bir siyasi oluşum ise ancak Cemaat merkeze alınarak gerçekleştirilebilir. Bunun Eski Türkiye için aşılamaz handikap, Yeni Türkiye için büyük imkân olduğu yakında görülür.

Elbette ki Fethullah Gülen’in Humeyni gibi ABD’den büyük bir alayiş ile gelip iktidara konmasını mümkün kılacak şartlar ve ortam olmadığı gibi oluşturulamaz da. Lakin Cemaat merkezli bütün muhalif unsurları bünyesine alabilecek bir modern yeni siyasi oluşum için gerekli tüm imkânları, ortamı ve konjonktürü 7 Haziran seçimi daha da elverişli duruma getirmiş bulunuyor.

Nitekim Selahattin Demirtaş seçim sonuçlarının belli olmasının ardından yaptığı açıklamada ne içinde yer alarak ne dışarıdan destekleyerek bir hükümetle ittifak içinde olmayacaklarını belirtti. Ayrıca muhalefette siyaset yapacaklarına da açıkça vurgu yaptı.

CHP sözcüsü de hırsızlarla koalisyon kurmayacaklarını söyleyerek AKP ile aynı hükümette yer almayacaklarını sıcağı sıcağına kamuoyuna açıkladı.

Devlet Bahçeli de MHP’nin hiçbir koalisyonda yer almayacağını ve gerekirse olabilecek en kısa sürede erken seçime gidilmesini önerdi. Üç muhalefet partisinin de aynı yönde açıkladığı kararı AKP için çok geniş bir siyasi manevra alanı ve kabiliyeti sağlamıştır. Oysa bir koalisyon kurmak AKP’nin hiç istememesi ve en çok kaçınması gereken olgudur. Bir koalisyon hükümeti yürütme imkânı AKP için varit değildir. Her halükârda bir koalisyon hükümetinden en çok zarar görecek, çıkmaza girecek olan AKP’dir. Davul onun boynunda tokmak ortaklarının elinde olacaktır.

Başbakan Davutoğlu ise balkon konuşmasını adeta seçim konuşmalarının bir devamı şeklinde, erken seçime yönelik yaptı. Bu durumda hiçbir koalisyon hükümetinin kurulmasının mümkünatı olmadığı açıkça görülmektedir. Devlet gücünü elinde tutan AKP bu süreçte ülkeyi yönetecektir.

Nitekim bir erken seçime gidilmesi durumunda haklı konumda olmak ve topluma bunu kolayca izah edilebileceği bir pozisyon oluşturmak için Başbakan Ahmet Davutoğlu herkese kapıyı açık tuttu ve göreve hazır olduğunu ifade etti. Şimdi, AKP karşısında ittifak kuran muhalefet partileri koalisyon hükümetini neden kurmadıklarını millete anlatmak için ne diyeceklerini düşünsünler!

Eğer bir erken seçim kararı almanın, seçim kampanyalarından gına getirmiş halkı tekrar sandık başına götürmenin bir faturası olacak ise bunu sonuçlar belli olur olmaz biz yokuz diyen partiler her halde ödeyeceklerdir. Benzeri bir tablonun yeniden oluşturulması çare olmayacağından, bir erken genel seçimde tek çözümün yeniden tek başına AKP iktidarı olduğu artık yadsınamaz.

HDP, CHP, MHP sırasıyla AKP ile kesinlikle koalisyon kurmayacaklarını açıklayarak Başbakan Davutoğlu’na kolaylık sağlamış oldular. AKP iktidarı karşısında ortak cephe oluşturan partilerin, bu defa koalisyon kurmamak üzere aynı şekilde ittifak oluşturdukları görülmektedir. Bu duruma göre erken seçime gidilecek olursa en haklı konumda olan parti AKP olacaktır.

Ayrıca AKP ile ve de herhangi bir koalisyona kapıları kapatan CHP, MHP gibi tabanları iktidara susamış partilerin bu kararlarını mensuplarına anlatmak için çok zorlanacakları da bir realitedir.

Şimdiden görülen o ki; küresel güçler, güdümündeki muhalefet partileri ve Cemaat 7 Haziran’ın AKP için mağlubiyet olduğunu kabul ettirerek sorumluluğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yıkma çabası sergiliyorlar. Böylece Başbakan Davutoğlu liderliğindeki AKP’yi Saray etkisinden çıkarıp yalnızlaştırmayı ve sonra işini kolay bitirmeyi düşlemektedirler.

Oysa onları yöneten bir üst akıl varsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu’nu yöneten millî derin devletin de bir üstün siyasi aklı var. Kaldı ki, kazın ayağı onlara göründüğü gibi değil…

Bir kere seçim hezimeti olarak gördükleri, AKP için yay gibi bir geri çekilmedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten seçim kampanyası sırasında AKP teşkilatlarının, camiasının bir atalet içerisinde olduğundan söz etmişti. Seçim sonrasında yaşanacakların, Başbakan Davutoğlu’nun deyimiyle milletin omurgasını oluşturan AKP tabanını yay gibi gereceğini öngörmek zor değildir. Bununsa muhalefet partilerine karşı güçlü bir direnç ve etkin aktiviteye kaynaklık edeceği açıktır.

İkincisi, AKP’nin kabul ettirilmek istenen seçim hezimeti nedeniyle iç kavga içine girip bölünme, dağılma riski bulunmamaktadır. Çünkü buna yol açabilecek olanlar tüzük zede olan kadrolardır ki onlar da zaten Meclis dışında kalmış durumdalar. Onların sadece beklentileri olabilir. Maraza çıkartmalarını beklememek gerekir.

Üçüncüsü, eğer Başbakan Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arasını açabilseler bile bu AKP’nin mevcut yönetimini güçlendireceği için elde edebilecekleri bir şey olamaz, aksine yararı olur. Bu paradoksal durum AKP’yi değil karşıtı olan ittifakı zora sokar.

Kim ne derse desin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkili şekilde seçim kampanyasına dâhil olması AKP’nin atalet içindeki tabanını önemli ölçüde harekete geçirerek ve Eski Türkiye ittifakına ağır darbeler indirerek alınmış bulunan sonuçta olumlu etkiler yapmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yöneltilmekte olan başarısızlığın nedeni suçlamaları muhalif güçlerin öteden beri stratejilerinin bir gereğidir. Gerçek o ki eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçime aktif katılımı olmasaydı AKP Ahmet Davutoğlu ile bu sonucu alamazdı.

Dördüncüsü, seçim sonuçlarının belli olmasının ardından her üç muhalefet partisi de koalisyon hükümeti kurulması konusundaki alelacele açıkladıkları çok yanlış kararlar artık doğru kararları alma imkânını kaldırmıştır. İlk düğmeyi yanlış iliklediklerinden ondan sonrakileri doğru iliklemek mümkün değildir. Başbakan Davutoğlu’nun ise ilk açıklaması gayet doğru, isabetli olduğundan; bundan sonra yürüteceği politikalara sağlam bir zemin oluşturmuştur.

Oysa bir koalisyon hükümeti içinde yer almak en çok AKP’yi bitiren bir süreci başlatır. Bir erken seçime AKP’nin diğerlerinden daha çok ihtiyacı var. Bir erken seçimin ise en çok AKP’ye yararı olacağı çok açıktır. Muhalefet partileri bir erken seçim için AKP’ye adeta altın tepsi üzerinde en şahane gerekçeler ikram etmişlerdir. Bundan dönüşleri de olamaz.

Türkiye 7 Haziran 2015 Seçiminde nur topu gibi bir yeni siyasi kaos doğurdu. Lakin kaostan bir düzen çıkartmak kurulu düzeni değiştirmekten çok daha kolay, daha elverişlidir. Nitekim bugün Yeni Türkiye denilen olgu 28 Şubat sürecindeki ekonomik kriz ve siyasi kaosun sonucu ortaya çıkartıldı.

Eğer Başbakan Erbakan ve 54. Hükümete yönelik oluşturulan 28 Şubat1997 cephesi harekete geçmemiş olsaydı 10 yıl bile iktidarda kalsaydı bugünkü Yeni Türkiye olgusu gerçekleştirilemez ve Eski Türkiye bu denli tasfiyeye uğratılamazdı.

Kimileri erken sevindirik olup artık Yeni Türkiye bitti, başkanlık hayali sona erdi diye çığlık atsa, zaferlerini kutlasalar da hikâyedeki Çinlinin dediği gibi daha belli değil. Millî iradenin 7 Haziran Seçiminden çıkardığı kaotik süreç iyi yönetilirse, içinden daha kısa bir sürede başkanlık sistemi de yeni anayasa da çıkartılabilir.

Millî derin devlet, Türkiye’nin 28 Şubat’ta içerisine sürüklendiği ekonomik kriz ve siyasi kaostan Yeni Türkiye olgusunu çıkardığı gibi, 7 Haziran seçiminde içine sokulduğu kaotik süreçten yeni anayasa ve başkanlık sistemini pek âlâ çıkartabilir. Hem de daha hızlı ve tam istediği şekilde.

Sayı: 865

10 Haz 2015 - 00:10 - Manşet



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

03

EDİTÖR - BİRAZ AKIL-MANTIK LÜTFEN: Siyonizm o kadar güçlü de ne diye Tayip Erdoğan'a sabah akşam kendini kalaylattırıyor? Kendini aşağılatmakla hangi akla hizmet ediyor sanıyorsunuz? Siyonizm'in bütün küresel yapılanmalarını hedef tahtasına koyan Erdoğan'ı susturması gerekmez mi? Siyonizm'in projelerine bir bakın... BOP'u konuşan kaldı mı? Yeni Dünya Düzeni hani nerede? Tek süper güç ABD diye bir şey kaldı mı? Arap Baharı'nda hangi ülkenin yönetimini istediği gibi kurdu? Türkiye'nin önünü kesmek için içerideki piyonlardan başka elinde ne var? Bölge ülkelerini istila eden IŞİD'i havadan bombalamak dışında hangi müeyyidesi var? Kara gücü artık bir yere ayak basabiliyor mu? Siyonizm'in gerileyişini görmemek için ya aptal ya da işbirlikçi olmak lazım. Başka türlü aklımız almıyor.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 10 Haziran 00:10
02

Efsane - 2 yıldır bekliyoruz Cemaat ve Milli Görüş tabanlı 2 yapı,CHP-MHP - HDP tasfiye olacak.Şunu söyleyeyim size Siyonizm AKP yi kurduğu gibi kapatacak yakında.Hoca da yok bakalım yeni oyuncağı kime mal edeceksiniz...

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 10 Haziran 00:10
01

Düzenli Okuyucu - Mhp ve hdp, chp'nin azınlık hükümetini pekala destekleyebilirler. En azından 1 - 2 sene için. Bu sırada yayın yasakları kaldırılır ve 17/25 gibi dosyalar haftalarca - aylarca ekranlarda çarşaf çarşaf sunulursa, hazinede birikmiş paralar 1500TL asgari ücret olarak dönerse, "öyleyse biz de kaos çıkarır koalisyonu yönetilemez yaparız, bakın bunlar yapamıyor ak parti şart propagandası yaparız" planına karşı da havuz medyası baskı altına alınırsa, bence akpnin tasfiyesi işten bile değil. Yazınızda biraz temennilerinizi yazmışsınız.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 10 Haziran 00:10


Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler