HDP NEDEN ÇÖZÜM SÜRECİNİ BAŞLATAN AKP’YE DÜŞMAN?

Eğer AKP iktidarı siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmasaydı ve çözüm süreci boyunca Kürt halkının insan hakları, demokratik özgürlükleri için birçok adımları art arda atmasaydı; bugün ne HDP olurdu, ne de MHP kadar bir grupla Meclis’te siyaset yapabilirdi.

HDP bu yadsınamaz gerçeklik karşısında varlık nedeni olan AKP iktidarını minnet ve şükranla yâd edeceğine tam aksine temsilciliğine soyunduğu Kürt Halkının 90 yıl boyunca muhatap olduğu baskı, zulüm ve asimilasyondan sorumlu rejimin en hararetli savunucuları CHP ve MHP ile aynı cephede hedef haline getirmektedir!

Özellikle de Çözüm sürecini siyasi hayatını riske atma pahasına başlatıp yürüten, baldıran zehri olsa içmekten çekinmeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan için seni asla başkan yaptırmayacağız diyerek kampanya yürüten HDP’nin kime, neye hizmet ettiğini anlayabilmek gerçekten çok zor.

Çözüme şiddetle karşı çıkan, teröristle görüşülemez, müzakere yapılamaz diyen, PKK’nın silahla başaramadığını masada altın tepside sunma olarak niteleyen çok saldırgan bir dil kullanan ulusalcılarla aynı cephede mücadele veren HDP Kürtler için mi çalışıyor sahiden?

Jakoben cumhuriyetin resmi ideolojiye göre tek tip vatandaş yetiştirme idealine hedef yaptığı Müslüman Türkler ve Kürtler zulüm, inkâr, asimilasyon politikaları karşısında ilk önce Millî Görüş partilerinde birlikte hareket ettiler. Batıdaki illere göre doğu illeri daha büyük heyecan ve coşku ile Erbakan’ı desteklediler.

Millî Görüş içinde yetişmiş bir siyasetçi olarak Tayip Erdoğan da Müslüman Türk ve Kürt halkının dışarıdan güdümlü vesayetçi 1923 hile rejimi ve köle düzenine karşı birlikte hareket etmesi gerektiğine inandığından Çözüm sürecini başlattı.

Görülen o ki Marksist-Leninist PKK’nın siyasi kanadı HDP 1923 rejimi partileriyle laiklik temelinde, aynı cephede yer alarak velinimeti olan AKP iktidarı karşısında akıllara durgunluk veren dehşet agresif mücadeleye iştirak etmektedir.

Marksist-Leninist zihniyetle kurulan bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi temsilcisi HDP ile laiklik ortak paydasında buluşan ulusalcıların AKP iktidarı karşıtı ittifakını sadece ideolojik nedenlere bağlamak yeterince açıklayıcı değildir.

Özellikle ideolojik siyasetin önemini yitirdiği, her görüş ve düşünceden insanlara partilerin kapılarını sonuna kadar açtıkları günümüzde HDP rejimin kurucu irade temsilcileri ulusalcılarla sadece laiklik temelli ideolojik bir bloklaşmada yer alma tercihinde bulunmuş olamaz. Mutlaka bu tercihin pratik ve pragmatik nedenleri de olmalıdır.

Böyle bakıldığında durumu vesayetçi küresel güçleri düşünmeden açıklamak hiç mümkün görünmüyor. Bilinen siyasi, ideolojik kimlikleri ne olursa olsun HDP’nin barajı aşması için olağanüstü çaba gösteren çevrelerin ortak paydası İsrail dostu olmaları ve küresel güç merkezlerinin sözcülüğünü yapmalarıdır.

HDP’nin AKP, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında bu denli aşırılığa savrulması, bütün köprüleri atması İsrail faktörü ile ancak izah edilebilir. İsrail’in bölücü PKK terör örgütünün kurulmasında, eğitilip donatılmasında, Türkiye’deki derin yapılanmalardan himaye görmesinde hayati önemde payı olduğu malum.

Sabetayist Yahudi nüfusun yoğun olduğu gettolaşmış semtlerde HDP’ye verilmiş bulunan emanet denilen oylarla adeta yönetim rehin alınmış gibi. Zaten emanet oyların tek amacı AKP’nin iktidardan düşürülmesiydi. 7 Haziran’da bu başarıldı.

Lakin Çözüm süreci yerini savaşa bıraktı. Çözüm sürecinde HDP’nin desteğinden yoksun kalan AKP şimdi savaş için MHP’nin desteğine sonuna kadar sahip. Bu da HDP’nin Kürtlere hediyesi. HDP siyasi parti kapatılmasını tamamen engellemeye ilişkin anayasa maddesinin oylamasına da garip şekilde katılmamıştı.

Kafa karışıklığına neden olan bu tutumları HDP’nin nerden yönetildiğini, kimlere hizmet ettiğini sormayı, mutlaka cevabını bulmayı özellikle Kürt halkı için gerekli kılmaktadır. Bu sorunun cevabı kesinlikle Kandil’den yönetiliyor değildir. Çünkü HDP’nin bu politikasının Kandil’dekilerin de işine gelecek bir yanı yoktur.

Kandil’deki baronlar ne zamana kadar niçin terör yapacaklar; ellerine ne geçecek ve nereye varacaklar? Onları İsrail’in maşası olmaya mahkûm eden HDP siyaseti onlar tarafından belirleniyor olamaz. Eğer öyle ise bile o zaman Kandil’i yöneten kim sorusunun sorulup cevabının bulunması lazım.

HDP’nin bu politikaları, adına bölücü terör örgütü denilen PKK’nın bağımsız Kürt devleti kurmasına da hizmet etmemektedir. Önce bir kere İsrail’den başka terör ile devlet kurmuş hiçbir toplum yoktur. Arkasında Dünya Siyonizm’i olan İsrail’in de adam gibi bir devlet olduğu söylenemez.

Çünkü 67 yıldır ancak terörle ayakta kalabilen, mütemadiyen savaşarak varlığını sürdürmeye çalışan İsrail’in ne vakte kadar hayatta kalabileceği kestirilemez. Bu bölgede daha önce de Tapınakçıların kurduğu haçlı devleti 90 yıl yaşayabilmişti. Haçlı savaşları sırasında gizli Yahudi tarikatı Tapınakçılar o devleti terörle kurdu.

Örneğin Barzani ailesi terörle büyük devletlerin maşası olmaktan, her defasında ihanete uğramaktan hiçbir zaman kurtulamadı. Bugün neye sahipse siyasetle ve barıştan yana hareket ederek elde etti. Türkiye ile bile siyasetle, barışa hizmetle ilişkilerini geliştirip desteğini elde etti.

Eğer PKK ve HDP’nin bir Bağımsız Kürdistan hayali varsa dahi merkezi Diyarbakır mı, Erbil mi olur sorusu mutlaka karşılarına çıkacaktır. Savaşla bölünen Almanya bile ne kadar zor birleşebildi. Kore’de ise Kuzey ve Güney birleşemiyor.

Bir toplum baştan itibaren ayrı devletler halinde örgütlenmişse birleştirilmesine bütün her şeyleri aynı olsa bile imkân ve ihtimal yoktur. KKTC bile Türkiye ile hiç birleşmek istemiyor.

İsrail’in birleşik bir Kürdistan devleti kurmasını bekleyenler varsa boşuna bekler. İsrail’in ihtiyacı Kürdistan devleti değil terör makinesi şeklinde kullanacağı örgüt yapılanmasıdır. Nitekim İsrail’in HDP’nin siyasi taban bulup PKK’nın önüne takoz olmasından rahatsız olduğu Çözüm sürecinde müşahede edildi.

İsrail’in bir toplumu kontrol altında tutmada uyguladığı yöntem sürekli yanlışları yaptırıp doğru beklentiye sokmaktır. Kürtlere de bunu yapıyor.

İlginçtir, Elazığ’ımız da hep yanlış yapıp doğru beklentiye giriyor; sonuç ortada!

Sayı:872

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sururi Seçmen - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler