İsrail’in arzımevud’u, Türkiye’nin Osmanlı Coğrafyası

Kuzey Irak Kürt Bölgesinin referanduma gitmeye çalışarak bağımsızlık yolunda bir merhale kat emek istemesine İsrail destek verirken Türkiye mani olmak için çaba sarf ediyor. İki ülkenin de Barzani yönetimine karşı izlediği politika strateji itibariyle aynı, taktiksel olarak farklıdır.

Gerçekte referandumu Türkiye istiyor, İsrail istemiyor. Lakin gerek iç politikada gerekse bölge politikasında konjonktür iki ülkenin farklı yaklaşım sergilemesini, istediğinin aksini dillendirmesini zorunlu kılıyor.

Şöyle ki: Türkiye’nin bir bölümü ile birlikte Kıbrıs’ı kapsayan Arzımevud İsrail’in Kızılelma’sıdır, üstünde Büyük İsrail’i kurmak istiyor. Bu nedenle Türkiye’yi yok sayarak bölge politikalarını tasavvur etmek zorundadır. Bu yaklaşımı Kürdistan diye bir uydu devletçiğin kurulmasını gerekli kılıyor. Böylece Türkiye’yi bölmesi ve Araplarla savaşacak bir toplum olarak Kürtlerle ittifak kurması gerekiyor. Bu yüzden referandumu destekliyor. Lakin zamanlaması uygun olmadığından ABD üzerinden gereğini yapmaya çalışıyor. İzlediği temel politikasının zede almasını istemediğinden ABD’yi kullanıyor.

Zamanlamasının uygun olmamasının nedeni, Suriye’de İsrail’in nefes borusunu kesen Fırat Kalkanı harekâtı püskürtülmeden Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi merkezi hükümetle İran’ın baskısı yüzünden Türkiye’ye entegre olmak zorunda kalacağından bütün planları altüst olacak. Şu anda Pentagon PKK/PYD’yi büyük silah yardımı yaparak Fırat Kalkanı harekâtını püskürtmeyi planlıyor.

Türkiye’ye gelince bağımsız güçlü ülke olmasının Osmanlı Coğrafyasını kontrol etmesiyle mümkün olacağını, bunun da İsrail’i yok saymayı kaçınılmaz kıldığını düşünüyor. Sonuçta İsrail olacaksa Türkiye, Türkiye olacaksa İsrail olmayacak!

Konjonktür itibariyle yıllardır oluşturulan Türkiye’nin iç kamuoyu referandumu istemez. Arap kamuoyu da Irak’ın bölünmesine karşıdır. Türkiye referandumun yanında yer alırsa içeride bu ihanetgibi, Arap Dünyasında emperyalizmolarak algılanır. Dolayısıyla Türkiye referandumu “karşı çıkarak” yaptırmaya çalışıyor. Böyle bakılırsa Irak sınırındaki tatbikat İran ve merkezi yönetimi caydırmak için yapılmaktadır diye düşünmek gerekir. Çünkü Türkiye Ankara Anlaşması gereği Musul’a, Kerkük’e müdahale ederse çıkarılması zor olur ama Barzani’den alma imkânı her zaman olur. Bunu düşünecekolan İran ve Irak merkezi yönetiminin referandum yapılmasına müdahale etmekten vazgeçmeleri beklenebilir.

Tarih boyunca hiç değişmeyen bir durum şu ki bağımsız devlet olmak için güçlü olmak şarttır. Yoksa bağımsızlık sözde kalır. Bağımsız Kürt devleti kurulması bir küresel güce dayanmadan olmaz. Bağımsız devlet küresel güç olmak demektir. Yeni Türkiyebölge lideri küresel güç olabildiği içindir ki, bağımsız, özgün, milli politikalar üretip izleyebiliyor. Eski Türkiye müstemleke tipi bir uydu ülkeydi.

Kuzey Irak’ta Kürtlerin bağımsız devlet kurmaları bir küresel gücün himayesine girmeden imkânsızdır. Bu küresel güç de Türkiye’den başkası olamaz. Kürtlerin insan hak ve özgürlüklerine sahip oldukları tek ülke Türkiye’dir. Irak ve Suriyeli Kürtlerin Araplarla birlikte eşit haklara sahip olarak yaşamaları hiçbir zaman da mümkün olmadı. Bugün de mümkün değildir.

Bölge Kürtlerinin, önünde sonunda Türkiye ile entegre olmaktan başka çareleri yoktur. Entegre olmaları durumunda Türkiye’nin Kürtleri onların garantörüdür. Çünkü Türkiye kendi Kürtlerine yapmadığını asla diğer Kürtlere de yapamaz.

Batıdan frengi hastalığı gibi Türkiye’ye sirayet eden Türkçülük illetinin tahribatı büyük olsa bile bin yıllık Selçuklu-Osmanlı İslam Medeniyetinin sağlam kültürel temelleri hala farklı etnik, dini, mezhebi farklılıkları bir arada barış huzur içinde tutmaktadır. Küresel güçlerin tüm kumpasları, tezgâhları boşa çıkmıştır.

Tapınak Şövalyelerinin marifetiyle gerçekleştirilen Fransız Devrimi Hıristiyanlık değerlerini yok edip eski ilkel ırkçı paganist kültürleri gün yüzüne çıkarttı. Bunu örnek alan Kemalist Devrimlerse bin yıllık Selçuklu-Osmanlı İslam Medeniyetini yok edip eski paganist ırkçı uygarlıkları diriltemeye çalıştı.

Cumhuriyet döneminin prestij kuruluşları olarak Sümerbank, Etibank paganist ilkel kavimlerin adlarıyla kuruldular. Başkent Ankara’nın Amblemi Hitit Güneşi olarak belirlendi. Sümerler, Etiler, Hititler paganist ırkçı kavimlerdi. Kemalizm’i bu paganist ilkel kavimlerin zihniyetlerinden ilham alarak çağdaş bir ideolojinin sentezi haline getirdiler. Kemalist Devrimin paganist ırkçı ilkeleri Bolşevizm ile sentezlenerek uygulamaya sokuldu. Marksist-Leninist ilkelerle kurulan PKK’nın da ırkçı-paganist-inkârcı bir söylem geliştirmesi gibi. Abdullah Öcalan’a Atakürt konumunu kazandırmak için bölücü terör örgütü PKK Kemalizm’i taklit ediyor.

Şu bir gerçek ki, 20. yüzyılda yükselen inkârcı ideolojileri, hortlatılan paganizmi insanlık -büyük acılar çektikten sonra- nihayet terk etti. Önce komünizm çöktü, sonra kapitalizm içine girdiği küresel krizden bir daha çıkamadı. İnkârcı ideoloji olarak diğer tüm izimler de miadını doldurdu, insanlık hayatından çıkıyorlar.

İnsanlık yeniden dine daha bilinçli ve bilimsel yaklaşımla yöneliyor. Yahudiliğin, Hristiyanlığın tahrif edilmiş dinler olduklarıgerçekliği yadsınamaz. Geriye İlahi din olarak hiç tahrifata uğramamış olan Kur’an’a sahip İslam kaldığından insanı iki cihan saadetine ulaştıracak umut kaynağı olmaya tek başına adaydır.

Sayı: 982

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sururi Seçmen - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler