SUUDİ ARABİSTAN’DA NELER OLUYOR?

Mesud Akgül’ün yazısı…

Mesud Akgül’ün yazısı…

Suudi Arabistan’da yaşanan son siyasi gelişmeler dünya medyasında ilgi odağı olmaya devam ediyor.

Bu ilginin nedeni ülkede yaşanan siyasi sürecin nasıl sonuçlanacağı ve bölgede ne gibi sürpriz gelişmeleri tetikleyebileceğiyle ilgili global monarşinin endişeleri ve korkularının olmasıdır.

Ancak her konuda olduğu gibi milletimiz ve dünya insanlığı bu gelişmeyle ilgili olarak aynı merkezden koordine edilen, tornadan çıkmış tek tip bir bakış açısına ve yaklaşım tarzına mahkûm edildi.

Dolayısıyla kimse ne olup bittiğinin farkında değil.

Tam bir bilgi kirliliği ve kavram kargaşası hâkim.

İddia edildiği gibi Suudi Arabistan’da yaşanan iç siyasi dönüşüm ve değişim hamleleri Siyonist/Haçlı Batı ittifakının kontrolünde olsa küresel sermaye medyasının fırtınalar koparmasına ne gerek var?

Küresel sermaye medyasının Suudi Arabistan’da olup bitenle ilgili yayınlarına bakıldığında her şeyin ABD’nin yani Siyonizm’in arzu ettiği doğrultuda ilerlediğini zannedersiniz!

ABD Başkanı Trump’ın Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret ve yeni siyasi süreçle ilgili Kral ve veliaht prense verdiği destek üzerinden ülkede yaşananlarla ilgili Batının parmağına özenle vurgu yapılıyor.

Ancak çok ilginç bir detay gözlerden kaçıyor veya kaçırılıyor!

Küresel sermaye medyası yaşanan siyasi kavga ile ilgili her şeyin Batı açısından yolunda olduğu propagandasını yapıyor ama aynı zamanda sözde her şeyi Batı istediği için yapan Kral ve veliaht prensi BOP’cu ilan ederek ikili hakkında yoğun bir itibarsızlaştırma faaliyetleri yürütüyor!

Adama demezler mi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Suudi Arabistan Kralı ve veliaht prensin Batı ile ortak hareket ederek ülke içinde siyasi bir tasfiye harekâtının düğmesine bastığını iddia edeceksiniz!

Ardından Kral ve veliaht prensi ABD ve İsrail işbirlikçisi gibi gösterip yıpratmanın, gözden düşürmenin gayreti içinde olacaksınız!

ABD Başkanı Trump’ın süreçle ilgili iktidardaki Suudi Kraliyet ailesine destek vermesi üzerinde ayrıca dikkatle düşünülmesi gerekiyor.

Çünkü Başkan Trump’ın ABD’de Kurulu Siyonist düzenle kanlı bıçaklı olduğunu bilmeyen yok.

Suudi Arabistan’da iktidarı elinde tutan kanatta belli ki ülkedeki yerleşik düzenle yani statüko ile şiddetli bir kavgaya tutuşmuş durumda.

Başkan Trump’ın Suudi Kraliyet ailesine destek vermesi bu açıdan bakıldığında oldukça doğal değil mi?

Hem Başkan Trump hem de Suudi Kraliyet ailesi Siyonistlerin inşa ettiği geleneksel hâkim düzenle savaş veriyorlar!

Bu yüzden küresel sermaye medyası ABD Başkanı Trump’a nasıl savaş ilan ettiyse Suudi Kraliyet ailesinin iktidarı elinde tutan unsurlarına da benzer bir harp ilan etmişe benziyor.

Suudi Arabistan’da yaşanan olayları BOP çerçevesinde değerlendirmek, Siyonist medyanın gerçeklerin üstünü örtmek için yaptığı algı operasyonundan başka hiçbir anlamı yok.

Çünkü olup biteni BOP’un devamı diye açıklamaya çalışanlar bizatihi BOP’cuların kendileri!

Eskiden Türkiye’de veya İslam dünyasında yaşanan sıkıntılarla ilgili İsrail, ABD ve Batı boyutuna dikkat çekenleri komplo teorisyeni olmakla itham edip itibarsızlaştırmaya çabalayanlar şimdi bağıra bağıra Suudi Arabistan’da yaşananların perde gerisinde ABD var diyorlar!

Madem Suudi Arabistan’da yaşananlarda ABD parmağı var öyleyse ne diye gizlenmesi gereken bu sırrı kanırta kanırta ilan ediyorsunuz bre köftehorlar!

Bölgemizde ya da İslam dünyasında meydana gelen hadiselerle ilgili değerlendirmeler yaparken yıkılan rejim ve iktidarların, değişen sınır ve haritaların yaklaşık bir asır önce Siyonist/Haçlı ittifakı tarafından oluşturulduğunu sakın unutmayın.

Ortadoğu’daki 90 yıllık vesayet rejimleri ile statükonun kurucu iradesi Siyonist/Haçlı Batıydı!

Dolayısıyla günümüzde ne yıkılan rejimlerin ne yönetimlerin ne de allak bullak olan sınırların, haritaların sahibi Müslümanlar değildi!

Müslümanların kurmadıkları, sahibi olmadıkları, şimdiye kadar yönetmedikleri biblo ülkelerin sınırlarının ve rejimlerinin ortadan kalkmasından endişe duyduklarını gözlemlemek gerçekten çok şaşırtıcı!

Irak’ın, Suriye’nin, Libya’nın, Suudi Arabistan’ın veya tüm Ortadoğu’nun bölünüp bölünmemesi meselesi mühim değil.

Asıl mühim olan konu başka!

Arap Baharıyla başlayan ve Ortadoğu’yu kuşatan toplumsal isyanlar ve meydana gelen iç savaşlar sonuçları itibariyle İsrail’in bölgedeki varlığını garanti altına almasına mı yol açtı yoksa varlığını tehdit eden yeni komplimanların, arızaların ortaya çıkmasına mı yaradı?

Soruyu tersinden sormakta mümkün!

Toplumsal olarak birliğini, bütünlüğünü koruyan; sağlam ve köklü vesayet rejimiyle yönetilen; İsrail/Batı işbirlikçisi liderlerin idaresindeki güçlü ordulara sahip bir Ortadoğu mu Türkiye için daha büyük bir tehditti yoksa şimdi ki Ortadoğu’mu?

Efendim Suudi Arabistan bölünme, parçalanma riski varmış!

Mevcut Suudi Arabistan’ı kuran, sınırlarını çizen, tahkim eden irade biz miydik?

Hayır.

Kimlerdi?

Siyonizm’in maşası İngilizler!

Madem öyle İngilizler endişelensin bize ne oluyor?

Bu bölgede kurulan 45 devletin tamamı 1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetini yıkan Siyonistler tarafından kurulmadı mı?

Bu 45 devletin rejimi ve yöneticileri küresel sermaye baronlarınca atanmadı mı?

Ortadoğu’nun tüm yer altı ve yer üstü zengin kaynakları kurulan bu mevcut rejimler, iktidarlar eliyle 100 yıldır sömürülmüyor mu?

100 yıl önce bölgede Siyonizm tarafından kurulmuş yapay devletçikler, temelleri atılmış rejimler, oluşturulmuş statüko, atanmış yöneticiler, çizilmiş suni sınırlar ve haritalar 100 yıl sonra allak bullak olduysa ben Müslüman’ım diyen birisinin bundan korkuya, endişeye kapılmasının anlamı ne?

Global monarşinin kurduğu 100 yılık zulüm ve sömürü imparatorluğu yıkılıyor, çatırdıyor, dökülüyor ama ne hikmettir bilinmez bu duruma isyan eden Müslümanlar oluyor!

Bre şuursuz, gayretsiz, himmetsiz Müslüman…

Sen eski Ortadoğu’dan, bölgedeki işbirlikçi rejimlerden, atanmış liderlerden ne hayır gördün ki şimdi bu statükonun yıkılmasından rahatsızlık duyuyorsun?

Şu gerçeği sakın unutmayın.

Bölgede Türkiye’nin resmen içinde olmadığı, aleni taraf tutmadığı, fiilen müdahil olmadığı hiçbir savaş, iç isyan ya da ülkelerin bölünmesi/parçalanması süreci İsrail ve küresel hükümdarların asla işine yaramaz!

Bölgede ve dünyada uygulandığı halde Türkiye’de hayata geçirilemeyen hiçbir küresel proje İsrail’in ve para baronlarının rahat uyumalarını sağlamaz!

Bütün İslam âlemi bir Irak, Afganistan, Suriye örneğindeki gibi yakılıp yıkılsa Türkiye mevcudiyetini koruyup güçlenmesini, büyümesini bu hızla sürdürdüğü ve ileri teknolojiye dayalı caydırıcı bir orduya sahip olduğu müddetçe kurtuluş ümidi her zaman vardır.

Genelde bölgemizde ve İslam dünyasında özelde Suudi Arabistan’daki iç siyasi mücadeleyi tüm boyutlarıyla anlamak için Erbakan’ın şu sözlerini asla kulak ardı etmemek lazım gelir.

Erbakan, 26, 27, 28 Mayıs 1979 yılındaki bir Millî Selamet Partisi seminerinde kendisinin başında olduğunu ima ettiği iki küresel ekonomik kuruluştan söz etti. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Suudi Arabistan Kralı Fahd, Ürdün Kralı Hüseyin, Kuveyt Emiri El Sabah, Pakistan Cumhurbaşkanı Ziya-ül Hak Erbakan liderliğinde DAR EL MAL EL İSLAMİ şirketini kurmuşlardı. Bugün Hüsnü Mübarek dışında hiçbiri hayatta değil.

DAR EL MAL EL İSLAMİ Şirketinin kurucuları diyerek bütün bu isimleri tek tek sayan Erbakan sermayesinin ise 14 milyar $ olduğunu söyledi. Erbakan ayrıca İsviçre’de 20 milyar $ sermaye ile bir faizsiz finans kuruluşunun da gerçekleştirildiğini aynı seminerde anlattı.

Bundan 100 yıl önce 1. Dünya Savaşının ardından bölünüp parçalanan ve topraklarında 45 devlet kurulan 1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetinin 100 yıl sonra çağdaş versiyonuyla yeniden tarihteki hak ettiği yerini almasını planlayan küresel devlet aklı bakiyesi üzerinde kurulan 45 devletçiği dizayn etmenin gayretindedir!

İşte olup bitenin özeti budur!

Yani anlatmak istediğimiz olay dünyadaki hiçbir siyasi gelişmenin mahiyetini sadece 5 duyu organının algılarıyla anlamaya çalışmak beyhude bir gayrettir.

Hele birde aklınızı küresel sermaye medyasının propaganda gücüne teslim ettiyseniz yandı gülüm keten helva!

Peki, aydınlarımız, gazetecilerimiz, kanaat önderlerimiz, akademisyenlerimiz, siyasilerimiz bu gerçeklerin farkında değiller mi?

Maalesef değiller.

Çünkü zihinsel, fikirsel olarak Siyonizm’in işgali altındalar.

Ruhları, gönülleri, kalpleri iğfal edilmiş!

Kültürel yozlaşma bataklığında debelenip duruyorlar!

Özgür olmanın, hür olmanın, bağımsız olmanın zevkinden ve lezzetinden habersizler!

Kölelik, paryalık hücrelerine kadar işlemiş!

İsrail’i, ABD’yi, Batıyı, NATO’yu, BM'yi ilah edinmişlerdir!

Bu yüzden ilahlarından izinsiz, habersiz dünyada kuş uçmaz kervan geçmez zannederler!

Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada ilah edindikleri haricinde başka bir küresel gücün, aklın, iradenin var olabileceğine asla ihtimal vermezler.

İlah edindiklerinin ve kendilerinin dünyanın tek sahibi olduklarına inanır ve öyle düşünüp yaşarlar!

İşte bu yüzden küfrün, şirkin, inkârın bataklığında ümitsizce debelenip dururlar!

Oysa ilah edindikleri kendileri gibi yaratılmış beşerdirler!

Bu imtihan dünyasında kendini ilah yerine koyan nice firavunlar, Ebu Cehiller, krallar, imparatorlar geldi geçti…

Kendilerine Allah dışında yeni ilahlar edinen nice kavimler, topluluklar geldi geçti…

Mağlup edilemez, yıkılamaz, kıyamete kadar var olacağına inanılan nice büyük devletler, imparatorluklar geldi geçti…

Şimdi hepsi kara toprağın altında!

Ne kendilerinden, ne devletlerinden, ne ordularından ne de etraflarına topladıkları kullarından tek bir iz bile ortada yok!

Evrenin, kâinatın ve yeryüzünün tek sahibi, maliki Yüce Allah’tır.

Güç ve kuvvet sahibi yalnızca ve yalnızca Yüce Allah’tır.

Ve Allah kâfirler istemese de nurunu tamamlayacağını vaat etmiştir.

Allah vaadinden dönmeyendir.

Ne mutlu kendisine hak ve adaletten başka terazi; İman ve ahlaktan başka huzur; ilim ve hikmetten başka yol edinmeyenlere…

Ne mutlu ipini yalnızca Allah’a verenlere…

Ne mutlu Allah’ın ve Resulünün söyledikleri haricinde hiçbir şeye itibar etmeyip inanmayanlara…

O.G.

12 Kas 2017 - 18:01 - Gündem



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Elazığ Belediye Başkanı kim olmalı?
Tüm anketler